DERBE

Antik döneme ait bir kent merkezi olarak Derbe’den ilk defa, Roma Geç Cumhuriyet Döneminin siyasetçi, devlet adamı, düşünürü ve yazarı olarak tarihte önemli bir yer tutan, hatta Kilikya Bölgesi eyalet valiliği de yapan (İ.Ö. 51-53) Marcus Tullius Cicero’nun “Epistulae ad Familiares, XIII, 73” adlı yapıtında bahsetmektedir. Cicero’nun anlatımlarından da açıkça anlaşilacağı gibi, Derbe kenti, Cicero’nun da dostu olan ünlü korsan, bir başka deyişle Tiran Antipatros’un şehri ve hatta hakimiyet kurduğu küçük bölgenin idari merkezidir. Roma devletine karşi isyankar tutumları ile tanınan Antipatros kısa bir müddet sonra, Laranda ve İsauria bölgesinde krallığını ilan eden Amyntas tarafından İ.Ö. 25 yılından önce yakalanıp öldürülmüştür. Amyntas, önceleri Roma devletinin Anadolu idaresini üstlenen ünlü Triumvir Marcus Antonius’un yanında yer almış ve onun dostluğunu kazanmıştır. İ.Ö. 31 Yılında Octavian ile eniştesi Triumvir Marcus Antonius arasında yapılan ünlü Actium Deniz Savaşı’nda, Amyntas, savaşın Octavian lehine sonuçlanacağını hissedince Marcus Antonius’u bırakarak Octavian tarafında yer almıştır. Bilindiği üzere savaşın Octavian (Augustus) lehine sonuçlanmasından sonra, Anadolu’nun diğer yöresel krallıkları gibi, Amyntas da statüsünü tekrar elde etmiştir. Hatta Amyntas, Augustus tarafından ödüllendirilerek, Toroslar ve Kayalık Kilikya’nın yanı sıra, Lykaonia bölgesinin önemli iki merkezi olan Derbe ve Laranda’yı da krallığına dahil etmiş ve bu krallığın idari merkezi olarak ta bugünkü Bozkır’ın doğusunda bulunan Leontopolis’i (bugünkü Zengibar Kalesi) seçmiş ve şehrin hemen yeniden imarina başlamıştır. Amyntas bu tür etkinlikleri tamamlayamadan I.Ö. 25 yılında Homonadlar tarafindan öldürülmüş ve krallığına da Romalılar el koymuştur. Bu zamanda yaşamış ve ünlü yapıtı “Geographika” yi bu yıllarda yazmış olan Amasyalı coğrafyacı Strabon, kitabında Derbe hakkında (XIII, 569) özellikle de kentin bulunduğu yer hakkında biraz daha fazla bilgiler sunmaktadır. Strabon büyük bir olasılıkla Cicero’dan aldığı bilgileri tekrarlar. Daha sonra Antipatros’un memleketi olan Derbe’nin bu zamanda, muhtemelen Amyntas’ın ölümünden sonra Kappadokia eyaletine bağlandığını ve kentin İsauria bölgesi yanında Kappadokia’ya da en yakın yerde bulunduğunu anlatır. Strabon ayrıca Derbe’nin Tiran Antipatros Derbetes’in kraliyet ikametgahı olduğunu ve Laranda’nın da bu krallığa bağlı bulunduğunu, ancak kendi zamanında Amyntas’ın hakimiyeti altında olduğunu ifade eder. Böylece Derbe, Laranda ve çevresinin İ.Ö. 31 yılından önce Tiran Antipatros Derbetes’in hakimiyeti altında olduğu anlaşılır. Cicero ve Strabon’un bu anlatımlarından anlaşılıyor ki, Derbe kentinin İsauria ile Kappadokia bölgeleri arasında, olasılıkla da Güney Lykaonia’da ve Laranda (Karaman) kentine çok yakın bir yerde olması ve bu yörelerde aranması gerekmektedir. Amyntas’ın, İ.Ö. 25 yılında öldürülmesinden sonra Roma İmparatoru Augustus, bu olayı da göz önüne alarak, tüm yöresel krallıklara son vermiş ve yeni bir eyalet idaresi düzenlemesi getirmiştir. İşte bu bağlamda, Amyntas’ın hakimiyet kurduğu bölgeyi daha da genişleterek, Pamphilya Bölgesi deniz kıyısına kadar uzanan ve tüm Lykaonia, Isauria ve Kuzey Pysidia Bölgelerini de kapsayan Galatia Eyaleti’ni oluşturmuştur. Bu tür eyaletlerin başına da İmparatoru temsilen ve İmparatora bağlı “Legatus Augusti pro Praetore” unvanı ile eyalet valilerini görevlendirmiştir. Roma İmparatoru Claudius (İ.S. 41-54) zamanında, çoğu kentlerde olduğu gibi Derbe de Claudioderbe olarak adlandırılmıştır. Bu dönem, aynı zamanda ve özellikle Galatia ve Lykaonia bölgelerinin hızlı bir biçimde Hıristiyanlaşma yıllarıdır. Hıristiyanlığın ilk misyonerlerinden Tarsuslu Apostel Paulus bu yeni dini akımın anlatımını ve yayılımını üstlenen en önemli ve ilk akla gelen kişi olarak bölgeye üç gezi yapmış ve günlükleri bugüne kadar önemle koruna gelmiştir. Apostel Paulus (Die Grosse Lutherbibel (1975), Apostelgeschichte, 14, s.172), Derbe’ye ilk ziyaretini Barnabas ile, ikincisini de Timotheos ile yapmış ve diğer kentlere oranla, Derbe’de halk tarafından daha yakın ilgi ve konukseverlikle karşılanarak, bu yeni dini akıma, düşünce ve fikirlerine taraftar bulmuştur. Bu doğrultuda Apostel Paulus’un bölgede Hıristiyanlık Cemiyetleri kurduğu kesin gözükmektedir. Uzun bir müddet yaşam sahnesinde bulamadığımız Derbe şehrinin, I.S. 138-161 yılları arasında Roma İmparatoru Antoninus Pius zamanına ait bir yazıtta (I.S. 157) tekrar gündeme geldiğini görüyoruz. İ.S. 157 yılına tarihlenen bu yazıt, Karaman Müzesi emekli araştırmacılarından M. Vehbi Uysal’ın “Derbe-Kerti Höyük” adlı rehberinde belirtildiği üzere İngiliz arkeoloji öğrencilerinden Alan H. Habl tarafından bugünkü Ekinözü Köyünün 3-4 km. kuzeydoğusundaki Derbe (Kerti) Höyükte bulunmuştur. Yerli kalker taşından yapılmış olup üzerinde 16 satirlik eski yunanca yazıt ihtiva eden bu eser, bir heykel kaidesi olup 1957 yılında M. Ballance tarafindan Anatolian Studies, 7, 1957, s.147-151’de etraflıca ele alınarak yayımlanmıştır. Yazıtta eyalet valisi (Legatus Augusti pro Preatore) Sexius Cornelius Dexter’in Claudioderbe halkı tarafindan heykeli dikilerek onurlandırılması ifade edilmektedir. İ.S. II. ve III. yüzyıllarda da devam eden bu eyalet sistemi içerisinde güney Lykaonia bölgesinin Barata, Derbe, Hyde, İlistra ve Laranda gibi bazı kentlerin kendi adlarına şehir sikkeleri bastırdıkları ele geçen sikkelerden açıkça anlaşılmaktadır. Tarih sayfalarında, sonraki yıllarda tekrar gündemde görülmeyen Derbe, ancak erken Bizans dönemi yazarlarından Stephanus Byzantinus ve Hierokles tarafından bir kez daha zikredilmektedir. Laranda-Derbe-Barata ve Hyde yol bağlantılarını Hierocles (675, 9) ifade ederken, Stephanus Byzantinus (I, 404) Derbe’nin sulak ve çok verimli bir araziye sahip olup, göl kenarında bulunduğundan bahsetmektedir. Kilise tarihi içerisinde de İ.S. 381 yılında İstanbul’da toplanan konsil heyetinde Lykaonia bölgesinden İkonion, Umanada, Samatra, Lystra, Mistheia, Hyde, Derbe, Posala ve İsauropolis kentlerini temsilen, Episkoposların katıldıkları, listelerde ismi geçmektedir. Bu tür konsil toplantilarindan, 431 Ephesos, 451 Chalkedon (Kadıköy), 692 Konstantinopel toplantılarına Derbe temsilcisinin katıldığı kesin olarak bilinmektedir. Biraz önce de bahsedildiği gibi, 9. yüzyıla kadar (Hierocles, 675, 9) adını bulduğumuz Derbe’nin 10. yüzyıldan itibaren kayıtlarda görülmediği anlaşılmaktadır. Derbe antik kenti ile ilgili olarak arkeolojik bir belge olan ve M.H. Ballance tarafından 1957 yılında yayımlanan ilk yazıttan sonra, ikinci bir arkeolojik belge yine aynı araştırıcı tarafından 1958 yılında Karaman-Sudurağı köyünde bulunmuş ve Anatolian Studies 14, 1964’te yayınlanmıştır. Söz konusu bu ikinci yunanca yazıt ta Bizans Dönemine ait olup içeriğinde “Tanrının sevgili kulu Derbe Piskoposu Michael’den” bahsetmektedir ki, bu yazıtta ilki gibi, Derbe adlı şehrin varlığının şüphe götürmez kanıtıdır. İ.S. 452 Yılında tüm orta Anadolu’nun yaşadığı kuraklık ve kıtlık ile, 542 yılında Mısır’dan çıkıp, tüm Anadolu’yu kasıp kavuran veba salgınından da Derbe kenti kendi nasibini almış olmalıdır. 7. Yy’dan itibaren Arap saldırılarına maruz kalan Lykaonia Bölgesi ve çevresi ile Derbe kenti de büyük zararlar görmüş ve birkaç defa Araplar tarafindan yağmalanmış olmalıdır (K. Belke, M. Restle, Galatien und Lykaonien. Tabula Imperii Byzantini. Band. 4, 1984, -herausgegeben von H. Hunger- s.52 vd. 55, 84, 88, 157, 176, 184, 200.). Bu saldırılar sonucu olacak ki Derbe önemini tamamen kaybetmiştir. 11. Yy’da Lykaonia bölgesinin tamamının Türkler’in eline geçmesinden sonra Derbe bir köy olarak karşımıza çıkmaktadır. Dervi köyü 1402 yılındaki ünlü savaşta İkonion ve Lystra ile birlikte Timurlenk tarafından tahrip edilmiştir. Karamanoğulları ve erken Osmanlı kayıtlarında adı geçen Dervi köyünün antik dönemin kenti olan Derbe ile eş anlamlı olup olmadığı bilinmediği gibi bugünde kayıp olan yerleşim yerlerinden, bilinmezlerden biri olmuştur. 18. ve 19. Yüzyıllarda Rönesans’ın tüm Avrupa’ya yayılıp yerleşmesi sonucu ve neticede antik döneme olan yoğun ilginin artması ile, Anadolu Tarihi de gündeme gelmiştir. Bu bağlamda Anadolu’nun da batılı hümanistlerin ilgi alanına girmesi ile, Anadolu Antik Devir Kültürü ve özellikle de tarihi coğrafyası, kentleri yoğun olarak araştırılmaya ve ören yerlerinin tespiti ve dolayısıyla kültür kalıntıları ile dolu olan bu merkezlerin adları saptanmaya başlanmıştır. Bu araştırmalar içerisinde batılı araştırıcıların ilgilendiği önemli örenlerden birisi de şüphesiz Derbe’dir. Zira Derbe, Apostel Paulus’un misyonerlik yaptığı ilk kentlerden birisi olup Hıristiyanlık dininin doğuşu ve ilk yıllardaki yayılışı açısından oldukça önem taşımaktadır. Zaten antik devir yazarlarından Cicero ve Strabon’u iyi etüt eden bu hümanistler bunların verdiği bilgiler sonucu haklı olarak Derbe’yi hep Laranda (Karaman) çevresinde veya yakın yörelerinde aramışlardır. Araştırmalarla ilgili yoğun literatürden de anlaşıldığı kadarıyla ilk arama İngiliz Albay W.M. Leake tarafından yapılmış (Journal of a Tour in Asia Minor, 1824, s.103) ve yoğun kalıntılarından dolayı bugünkü Karaman Karadağ yakınlarında Madenşehri köyündeki “Binbir Kilise” topluluğunun Derbe olacağını ileri sürmüş ve “Apostel Paulus’un gezisini yapmış olduğu şehirler bizler için oldukça ilginçtir ve bizleri ilgilendirmektedir. Bu şehirlerden sadece birinin yeri (İconium-Konya) kesin olarak bilinmektedir.” ifadesini kullanmıştır. Apostel Paulus’un gezdiği ve ziyaret ettiği önemli kentlerden bir başkası olan Lystra’nın bugünkü Hatunsaray olduğu ünlü araştırıcı J.R.S. Sterrett (Papers of American School at Athens 3, 1884/85, s.142) tarafından doğru olarak saptanmış, Derbe’nin de Laranda (Karaman)’ın batısında yer alan Losta veya Bosala köylerinde olabileceği savunulmuştur. Anadolu Tarihi coğrafyası hakkında önemli araştırmalar yapan Ch. Texier ise (Description de L’Asie Minoure II, s.130) Derbe’nin Divle köyünde olduğuna inanır. Kapsamlı olarak “Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası” nı bir el kitabı niteliğinde yayımlayan W.M. Ramsay de Laranda’ya hudut olan İlistra’nın bugün İlisıra olarak (Yollarbaşı) hemen hemen aynı adla yaşamını sürdürdüğünü ve Derbe’nin de Sterrett’in teklif ettiği yerde olacağını kanıtlamaya çalışır. Yukarıdaki araştırıcılar gibi, 19. yüzyılda daha bir çok araştırıcı kısa da olsa aynı sorunla ilgilenmişler fakat kesin bir sonuç alamamışlardır. Sorunun, yani antik Derbe kentinin yerinin nihayet 1957 yılında çözüldüğü ve kentin bugünkü Ekinözü (Aşıran) köyü yaylasında bulunan Kertihöyük olduğu kesinlik kazanmış gibi gözükmektedir. Yukarıda sözünü ettiğimiz ve İngiliz araştırıcı M. Ballance tarafından 1957 yılında ilim dünyasına tanıtılan yazıtlı heykel kaidesinin Kertihöyük’te bulunması, Derbe kentinden de söz etmesi ile olaya kesin gözüyle bakılmış ve Kertihöyük’ün antik Derbe olduğu kabul edilmiştir. Bugün çevresinde modern bir yerleşim yerinin bulunmadığı Derbe (Kerti) höyüğü 450x250 m. ölçülerinde olup, üzerinde antik dönemlere ait küçük kültür varlıklarını (Helenistik-Roma dönemi seramiği) da ihtiva etmesi ve nihayet yazıt bloğunun buraya herhangi bir nedenle başka bir yerden getirilemeyeceği de düşünülünce bu saptamanın ne kadar inandırıcı olduğu görülmektedir. Bu hususta kesinmiş gibi görünen bu yargı, yine aynı İngiliz Araştırıcısı M. H. Ballance’in “Anatolian Studies, 14, 1964, s.139 vd.” da tanıttığı diğer yeni bir yazıtla şüpheli konuma sokulmuştur. Yukarıda da bahsedildiği gibi yazıtta “Tanrının sevgili dostu ve kulu Derbe Episkoposu Michael”den söz edilmektedir. Erken Bizans dönemine ait bu yazıt, Sudurağı Köyünde Kerim Kırat’ın evinde 1958 yılında yazar tarafından tespit edilmiş ve 1964 yılında da yayımlanmıştır. Sayın Kerim Kırat’ın ifadesine göre yazıtlı taş “Dervi” mevkiinden getirilmiştir. Dervi mevkii Sudurağı köyünün 4 km. kuzeydoğusunda ve Kerti Höyüğünün aynı mesafede güneydoğusunda yer almakta ve bugün Sudurağı Köyü ile Ekinözü (Aşıran Köyü) sınırlarının kesiştiği mevkiidir. Eski Yunanca’da -b- Beta harfinin yeni Yunanca’da ve dolayısıyla Türkçe’de -V- olarak okunuşu dikkate alındığında, Derbe’nin Derve-Dervi olarak yaşamını sürdürdüğü akla gelmektedir. Bugünkü “Dervi Mevkii” olarak adlandırılan yer, aşağı yukarı 500m. çapında çok az yükseltisi olan, fakat antik dönem kalıntılarını içeren alçak bir tepecik görünümündedir. İbrala (Yeşildere) deresi yatağında bulunan alçak höyükte Selçuklular dönemine kadar ulaşan seramik ve Bizans dönemine ait mimari parçalar etrafta görülmektedir. Özet olarak söylemek gerekirse, Sudurağı Köyünde ele geçen yazıtın Dervi mevkiinden gelmiş olması ve yazıtında da “Derbe” Episkoposu kutsal Michael’den bahsedilmesi Kerti höyüğünün antik Derbe kenti olabileceği düşüncesini ne yazık ki şüpheli duruma sokmuş ve sözü edilen Dervi mevkisindeki kültür kalıntılarının antik Derbe kenti kalıntıları olabileceğini gündeme getirmiştir. Bu şüpheli durumu destekleyen diğer belge ve kanıtlar ise Karamanoğulları dönemi ile Osmanlı dönemine ait Başbakanlık Arşivleri olmaktadır. Zira 1465 ve sonraki yıllara ait Karamanoğlu İbrahim Bey İmaret Vakfiyelerinde, Fatih, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, III. Selim zamanlarında Dervi Köyünün varlığı bilinmektedir. Zira III. Murad zamanında yapılan Karaman ili tahririnde Dervi, 150 erkek mükellef nüfusu bulunan büyük bir köy olmalıydı. Defterde ayrıca “Öşrü İbrahim Bey İmareti’nin Vakfı Urfuyyesi Timardır” ifadesi yer almaktadır. (Bu hususta Bkz: İ. Hakkı Uzunçarşılıoğlu, İbrahim Bey’in Karaman İmareti Vakfiyesi, Belleten 1937, s.103 vd. ; İ. Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile Karaman Tarihi, 1967, s.118, 337, 421, 564, 568 vd.; A. Aköz XVI.Asırda Karaman Kazası. Basılmamış Doktora Tezi 1992, s.63, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.) Osmanlı Vakfiyelerinde de gündeme gelen bu Dervi köyünün yanı sıra benzer arşiv ve belgeler de Kerti Köyünden de bahsedilmektedir. Hatta bu köyün 1518, 1529 ve 1584 yıllarına ait kayıtlarda, köyün arpa, buğday, burçak yetiştirdiği ve bal ürettiği, Karaman Kalesi muhafızlarının tımarını karşılayıp, yıllara göre 3990-6200 akçe arasında vergi hasılatı yapıldığı ifade edilmektedir ( A. Aköz, a.g.e., s.63, 97.). Eğer adı bizleri yanıltmıyorsa, bugün Ekinözü (Aşıran) köyü yaylasında yer alan ve antik Derbe Kenti olabileceği üzerinde durulan görkemli Kerti höyüğü, büyük olasılıkla Osmanlı Belgelerinde sözü edilen Kerti köyü kalıntıları olmalıdır. Zira bugün aynı adı taşıyan ve Karaman çevresinde bulunması gereken böyle bir köy mevcut değildir. Arşivlerde adları açık açık ifade edilen Bennak ve Foni (A. Aköz, a.g.e., Foni, s.65; Bennak, s.79) gibi köyler de ne yazık ki bugüne dek yaşamlarını sürdürememiş ve kayıp yerleşim yerlerinden olmuşlardır. İşte Kerti ve Derbe yerleşim yerleri de zamanla kaybolmuş ve belki de arkalarında Höyük adını verdiğimiz toprak yığıntılarını bırakmışlardır. Bunların yerlerini saptamak, tarih ve kültür tarihini, sosyolojisini ortaya koymanın tek yolu bilimsel, arkeolojik kazı ve araştırmalar yapmakla gerçekleşecektir. Derbe (Kerti) Höyük İlimiz, Ekinözü Köyünün yaklaşık 1 km kuzeyinde bulunmaktadır. Höyük yüzeyindeki buluntular neticesi; Bronz Çağı, Hellenistik, Roma ve Bizans Devirlerine tarihlendirilmektedir. Höyük yakınlarında ele geçen ve halen birisi Karaman Müzesinde sergilenen kitabede “Burada Allah tarafından çok sevilen Derbe Piskoposu Aziz Michael yatmaktadır” ibaresi yer alır. Diğeri Konya Arkeoloji Müzesinde sergilenen iki taş yazıtta “Derbe” adı geçmektedir. Hristiyanlığın ilk yıllarında Piskopusluk merkezi olan Derbe İncil’de kutsal kabul edilen şehirlerden birisidir. Derbe Hz. İsa’nın Havarilerinden Paulus ve Barnabas tarafından M.S. 47-49 ve 53 yıllarında üç kez ziyaret edilmiş olup Anadolu’da Hristiyanlığın yayılmasında önemli bir merkez olmuştur. Paulus ve Barnabas Derbe’de çok iyi karşılanmış, uzun süren vaazlar vermiş ve bir çok taraftar kazanmışlardır. Derbe (Kerti) Höyük, Konya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunun 07.04.2003 gün ve 4873 sayılı kararı ile Arkeolojik Sit alanı olarak tescil edilmiş olup burada kazı ve araştırma yapma, yaptırma izni yetkisi 2863 sayılı yasa gereği Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aittir. İncil’de ve Antik döneme ait kaynaklarda bahsi geçen Derbe’nin yeri kesin olarak saptanamasa da ağırlıklı görüş ilimizdeki mevcut Derbe höyüğünü göstermektedir. Burada yapılacak Arkeolojik kazılar hem bu sorunu ortadan kaldıracak hem de şayet gerçek Derbenin burası olduğu ortaya çıkartılacak olursa ilk Hristiyanlığa ait bulgulara rastlanması muhtemel olup bugünkü Hristiyanlık ile ilk Hristiyanlık arasındaki farkların ortaya çıkarılması ve yanlışlıkların gün yüzüne çıkarılması açısından Derbe höyükte yapılacak arkeolojik kazıların ayrı bir öneme haiz olduğu düşünülebilir.



Nabonidus
Aralık 2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLUDA TARİH ÖNCESİ VE TARİHİ ÇAĞLAR

İLK HUKUK KANUNLARI

MANAZAN KAYA YERLEŞİMİ VE KADIN CESEDİ