KARAMAN KALESİ

Karaman Kalesi şehir merkezinde, şehre hâkim stratejik bir tepenin (Roma Dönemine ait bir Höyük) üzerindedir ve iç kale niteliğindedir. Hisar Mahallesi’nde bulunan Karaman Kalesi’nin kesin yapım tarihi bilinmemektedir.

Kalenin; Karaman’ın tarihiyle yaşıt olduğu ve her dönemin şartlarına göre yeniden yapıldığı kabul edilmektedir. En önemli yapımlar 1156 – 1187 yılları arasında Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan ile oğlu 1187 – 1196 yılları arasında Selçuklu tahtında oturan I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde olmuştur. Kentin iç surları; II. Kılıç Arslan döneminde, dış surları ise I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yenilercesine yapılmışlardır. Kale, 13. yüzyılda İlhanlılar, 14. yüzyılın ortalarında Karamanoğulları, 15. yüzyılın sonunda da Osmanlılar tarafından onarılmıştır. 

Karaman Kalesi dış, orta ve iç kale olarak yapılmış, irili ufaklı birbirlerinden farklı olarak dokuz burç ile takviye edilmiştir. Burçların alt yapılarının 13.- 14. yüzyıllarda yapıldığı, 15. yüzyılda da üst kısımlarının tamamlandığı düşünülmektedir. 

Günümüze Osmanlı yenilenmesiyle ulaşan kale köşelerde silindirik veya prizmatik büyük burçlarla sınırlandırılmış bozuk dörtgen planlıdır. Ara kuleler dörtgen planlı yapılmışlardır. Silindirik kuleler kuzeydoğu-güneybatı köşelerde yer alırken, prizmatik kuleler kuzey batı-güneydoğu köşelerde yer almışlardır. Dörtgen planlı kuleler her kenarda birer tane yer alırken, kuzey kenarda, batıda büyük, doğuda küçük olmak üzere iki adet yapılmışlardır.

Güney batıda ortadaki kulede kalenin giriş kapısı bulunmaktadır. Eski resimlerde, önünde ahşap bir merdiven bulunan kapı, yüzeyden 45 derecelik pahlı (eğik olarak kesilmiş kenar) bir silmeyle çerçevelenmiş, içine yapılmıştır. Üstteki boşaltma kemeri sivri kemer formunda yapılmış olup, kemer aynasında beyaz mermerden yazısız kitabe taşı bulunmaktadır. Yığma, kesme taş söveli kapının kemeri ise basık kemer olarak düzenlenmiştir.          

Kent, üç surla çevrilmiştir. Bu surlardan dıştakinden, eski garajların güneyinde kısa bir parça duvar izi kalmıştır. Orta kalenin kalıntılarından, kentin iç kalesinin de yer aldığı ve höyüğün çevresini sardığı anlaşılmaktadır. Müze tarafından kent merkezinde yapılan incelemeler neticesinde büyük bir bölümü ayakta bulunan, görülebilen uzunluğu 231 m. olan dış sur duvarına ait kalıntılar tespit edilerek ilgili kurul nezdinde tescili sağlanmıştır.

İç Kale; 1961 ve 1975 yıllarında iki kez restore edilmiş ve bu dönemde avluya amfi tiyatro, sahne ile soyunma kabinleri yapılmıştır. 1988-1991 yılları arasında yapılan çevre düzenlemesiyle kalenin orta surları ve içerisinde bulunan yerleşim unsurları büyük ölçüde tahrip edilmiştir. 

08.07.2012 - 31.12.2013 tarihleri arasında Karaman Müzesince yürütülen kazı çalışmalarında, kaldırılan tiyatro hafriyatının 50 ile 100 cm altındaki kotlarında mimari kalıntılara rastlanmıştır. 
Kazı çalışmalarının ilk açmasında hamam yapısı ortaya çıkarılmış, hamamın su deposu, cehennemlik ve yıkanma alanları gün yüzüne çıkarılmıştır. Yıkanma bölümünde oturma sekisi ve hemen önünde bir adet kurna bulunmaktadır. Hamam ve cehennemlik bölümünde çok sayıda p.t. künk tespit edilmiştir. Yıkanma bölümünün duvarlarının sıvalı olduğu ve itina ile yapıldığı görülmüştür. Kazı çalışmaları sırasında 3 adet kemikten satranç taşı ortaya çıkarılmış olup bu da bize hamamın sadece yıkanma alanı olmadığı ayrıca zaman geçirilen ve keyif yapılan bir mekân olduğunu da göstermektedir.
Hamamın güneyinde yapılan kazı çalışmalarında birbirleriyle kapı açıklığı ile bağlanan 3 adet mekân ortaya çıkarılmıştır. Güney-kuzey yönünde koridorla birbirinden ayrılan ilk iki mekânda birer pithos yer almaktadır. Sağlam ve insitu durumda olan bu pithoslarda sabun tabakası ile çok az miktarda mısır ve arpa tohumları bulunmuştur. Yapılan analizler neticesinde söz konusu pithosların ikinci kullanımında deterjan saklamasında kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu alanın kiler bölümü olduğu düşünülmektedir. Güneydeki mekânın doğusunda ortaya çıkarılan mekân içerisinde İslami usullere göre defnedilmiş üzeri 3 adet kesme blok taş ile kapatılmış bir adet erkek mezarı ortaya çıkarılmıştır. Mezar içerisinde herhangi bir hediye bulunmayıp, sağlam ve insitu durumda olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu mezarın, hamam yapısının işlev kaybetmesinden sonraki dönemde yapıldığı görüşü hâsıl olmaktadır.
Hamam yapısının doğusunda giriş bölümünde güney-kuzey uzantılı bir koridor ortaya çıkarılmıştır. Koridorun arkasında ortaya çıkarılan dörtgen formda 1 m yüksekliğinde ve 80 cm genişliğinde duvarları olan bir mekân ortaya çıkarılmıştır. Bu mekânın kuzey-doğu bölümünde yine dörtgen formda ikinci bir mekân daha tespit edilmiştir. Bu ikinci mekânın içinde baş tarafı oval olan ve antik dönemde tahrip olmuş durumda bir mezar tespit edilmiştir. Mezarın göğüs altının olmadığı ve kemiklerinin de karıştırıldığı anlaşılmıştır. Mezarın bulunduğu bu mekânın içinde çok sayıda duvar ve tavan köşelerinde kullanıldığı düşünülen Arapça yazı kuşakları ile geometrik ve bitkisel motiflerin bulunduğu alçı süslemeler ortaya çıkarılmıştır. Bu mekânın güney-batısında ve mezar odası ile bağlantısı tespit edilen alanda abdest alma bölümü ortaya çıkarılmıştır. Dörtgen formda olan bu yapının bir hazire (Türbe) olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca türbenin duvarlarının alçı süslemeler ile bezenmiş olması bu mezarın dini veya idari vasıflı olan önemli bir şahsiyete ait olabileceği fikrini ortaya koymaktadır. Türbenin ortaya çıkarılan yapı kompleksi ile çağdaş olduğu, bu yapı kompleksinin, Gedik Ahmet Paşa tarafından Karamanoğulları Beyliğinin ortadan kaldırılması sırasında mezarın da talan edildiği düşünülmektedir.

Hazire odasının doğusunda, kuzey-güney uzantılı ve tek sıra kesme blok taşlar ile birbirinden ayrılan iki adet mekân ortaya çıkarılmıştır. Güneydeki mekânın mermerden yapılan zemininin kısmen sağlam olduğu tespit edilmiştir. Zeminin üzeri geometrik motifli devşirme taşlardan yapıldığı görülmektedir. Bu mekânın batı duvarında kuzey-güney uzantılı tek sıra şeklinde orijinalinde mermer kaplamalı olduğu düşünülen oturma sekisi ortaya çıkarılmıştır. Bu mekânın ortasında mermerden su fıskiye bölümünün olduğu tespit edilmiştir. Fıskiye taşının ortası istiridye motifinden yapılmıştır. Bu alanın kabul salonu olduğu düşünülmektedir. Kabul salonunun iç avlu içerisinde olduğu tespit edilmiştir. Kabul salonunda yapılan kazı çalışmalarında 2 adet kısa gövdeli top ortaya çıkarılmıştır. Topların birinin içinde insitu durumda taş güllesi de bulunmuştur. Bu tür kısa namlulu topların yakın menzil savunmasında ve ilk olarak 15. yüzyılda kullanıldığı bilinmektedir. 
Kuzey mekânda yapılan çalışmalarda ise savaş sırasında büyük bir tahribatın geçirdiği eyvan şeklinde olan bu mekânın zemin taşlarının tamamının yok edildiği tespit edilmiştir. Mekân içerisinde herhangi bir buluntu ile karşılaşılmadığından, bu mekânın mimari stil ve konumundan dolayı taht salonu olduğu düşünülmektedir. 
Taht salonunun doğusunda giriş kapıları iç avluya açılan kuzey-güney uzantılı birbirlerine paralel durumda iki adet oda tespit edilmiştir. Batıdaki odanın içerisinde p.t. testiden oluşan ve künk bağlantısı olan su haznesi ortaya çıkarılmıştır. Doğudaki odada ise kuzey duvarında kemerli ocak (Şömine?) ortaya çıkarılmıştır. Bu iki odanın misafir odası olarak kullanıldığı düşünülmektedir. 
Misafir odasının doğusunda yine ana girişi iç avludan sağlanan kuzey-güney uzantılı 3 adet odacık tespit edilmiştir. İç avludan bu mekânlara geçişte mermer zemini kısmen tahrip olmuş bir antreye girilmektedir. Bu odaların içinde de künk bağlantılı su hazneleri bulunmaktadır. Bu su haznelerin günlük temizlik ihtiyaçları için kullanıldığı düşünülmektedir. 
Kuzeydeki odanın doğu cephesinde mermer zemini olan bir mekân ortaya çıkarılmıştır. Bu mekân içerisinde ikisi zeminde biri yüksekte 3 adet ocak (fırın) ortaya çıkarılmıştır. Zemindeki ocakların tahrip olduğu görülmektedir. Duvar üzerine kurulan ocağa güneyden 3 basamak ile çıkılmaktadır. Bütün bu ocaklar içinde yoğun miktarda kül tabakası ortaya çıkarılmıştır. Mimari stil ve buluntular doğrultusunda yapılan incelemelerde bu mekânın yapı kompleksinin mutfak ve yemek salonu bölümü olduğu anlaşılmıştır. Yemek salonundan doğuya doğru bir kapı açıklığı ile dörtgen formda başka bir mekân ortaya çıkarılmıştır. Bu mekânda yapılan kazı çalışmalarında sağlam durumda tuvalet taşları tespit edilmiştir. Bu da bize bu mekânın yapı kompleksinde yaşayan sakinlerin kullandığı tuvalet bölümü olduğunu göstermektedir. 
İç avlunun doğu duvarında yapılan kazı çalışmalarında dörtgen formda duvar izleri olan içinde sağlam konumda tuvalet taşları ile su haznesi bulunan ikinci bir tuvalet bölümü daha tespit edilmiştir. Bu tuvaletin gelen misafirlerin kullanımı için yapıldığı düşünülmektedir. Yapı kompleksi içerisinde iki adet tuvaletin bulunması yapı kompleksinin çok medeni ve hijyene önem verenlerin yaşadığı bir yapı olduğunu göstermektedir. Kazı çalışmalarında toplam 3 adet su kuyusu tespit edilmiştir. Kuyuların derinliği 5,5-6,5 m. arasında değişmektedir. Su kuyularının çok olması yine yapı içerisinde yaşayan ve konaklayan insan sayısının fazla olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Kalenin güney bölümünde bir kısım duvarları ayakta bulunan ve Dizdar Odası olarak adlandırılan bölümün içinde yapılan kazı çalışmalarında çok miktarda cin darısı (kuşyemi) olarak isimlendirilen tahıl ortaya çıkarılmıştır. İç mekânın tamamında ve yaklaşık 150 cm derinliğe kadar cin darısının depolandığı tespit edilmiştir. Yukarıda da değinildiği üzere bu cin darısının 1930’lu yıllara ait olabileceği düşünülmektedir. Mekânın duvar hatıllarından dolayı iki katlı olduğu anlaşılmaktadır. Yapının batı duvarlarının tamamına yakının tahrip olmuş olduğu görülmektedir. Yapıya doğudan anıtsal ve iç içe kemerli bir kapıdan girilmektedir. Bu yapının Kale Dizdarının (Yönetici) özel odası olduğu düşünülmektedir.
Dizdar odasının girişinde iki yanı nişli olan ve ortada kapı açıklığı olan kabul salonunda bulunan zemin ile benzerlik gösteren açık bir avlu ortaya çıkarılmıştır. Bu avluda da kabul salonunda olduğu gibi ortası delikli ve motifli su fıskiyesi bulunan bir bölüm bulunmaktadır. Su fıskiyesinin altından derinliği 5,5 m. olan bir kuyu yer almaktadır. İç avlunun batı duvarında dizdar odasına bitişik durumda çeşme yapısı ortaya çıkarılmıştır. Çeşme yapısının üst duvarının içinde künk bağlantıları da tespit edilmiştir. Su akıtacağı çeşmenin alt ortasında olup, sağlam durumda ortaya çıkarılmıştır. Çeşmenin üst alınlığında alçı izleri görülmektedir. Çeşmenin aynasının sonradan söküldüğü düşünülmektedir. Bu mekânda yapılan kazı çalışmalarında üzerinde Osmanlıca “Muazzam İbrahim…” yazan kırık ve eksik durumda mermerden mimari bir kitabe ortaya çıkarılmıştır. Bu da bize bu mekânın Karamanoğlu İbrahim Bey’e ait olabileceğini düşündürmektedir.






nabonidus

ocak 2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLUDA TARİH ÖNCESİ VE TARİHİ ÇAĞLAR

KURAN’DA TUFAN

İLK HUKUK KANUNLARI