TUFAN


TUFANLA İLGİLİ SÜMERCE METİNLER VE YORUMU

Tufanın Anlatıldığı Sümer Tableti
 Tufan ve Gemi Betimlemesi

Arno Poebel, 1914 yılında University Museum’un Nippur koleksiyonunda bulunan üst kısmı kırık ve altı sütunlu bir tabletin, üzerinde Sumer tufan hikayesinin büyük bir bölümünün yazılı olduğu, alt kısmını yayınlamıştır. Daha sonraki dönemlerde yoğun çalışmalara rağmen ne bu tabletin eksik parçaları, ne de buna benzer başka bir tablet bulunamamıştır. On yediye on iki santim boyutlarındaki tablet, sadece tufan olayını anlattığı için değil, tufan öncesi olaylar hakkında bilgi vermesi nedeniyle de önemlidir (Kramer, a.g.e., s. 128 ; Joseph Campbell, Doğu Mitolojisi, Ank. 1993, s. 130.).

İnsanın yaradılışı konusunda Sumer düşüncesini yansıtan bu tablet, krallık sisteminin ve beş şehrin tufandan önce var olduğunu göstermesi bakımından daha da önem kazanmaktadır (Kramer, a.g.e., s. 128 ; W. Ryan – W. Pıtman, Nuh Tufanı, çvr. D. Bayrak, Ank. 2003, s. 294.).
Sumerce yazılmış metin, yaklaşık otuzyedi satırlık bir eksik kısımdan sonra başlamaktadır (Kramer, a.g.e., s. 128.). Başlangıçta bir tanrı, diğer tanrıya insanları yok olmaktan kurtarmak istediğini söylemektedir. Bunun sonucunda da insanların, tanrılara şehirler ve mabetler yapacağını düşünmektedir. Bunu takip eden üç satırda da, tanrının verdiği sözü yerine getirmek için yaptığı faaliyetler anlatılmaktadır. Bundan sonra gelen dört satırda ise, insanların, hayvanların ve bitkilerin yaradılışı ile ilgili olarak bilgi verilmektedir. Bu dört satırın İkinci satırında geçen “karabaşlı halk” tabiriyle Sumerler kastedilmiştir. Çünkü Sumerler’in karabaşlı (siyah saçlı) insanlar oldukları bilinmektedir (C. W. Ceram, Tanrılar Mezarlar ve Bilginler, çvr. H. Örs, İst. 1995, s. 260 ; Çığ, a.g.e., s. 51. Lagaş şehrinin kuruluşundan Guda’nın devrine kadar (M.Ö. 2150) olan olayları kapsayan yarı tarihsel bir belgedeki tufan ile ilgili bölümün beşinci satırında “ Karabaşlı Sümer halkı” ifadesi kullanılmıştır. Burada “karabaş” kelimesiyle anlatılmak istenen, Sümer halkının siyah saçlı olmasıdır.).
Sümerlilerin şiir tarzında ortaya koydukları tufan metninin, yukarıdaki bahse konu kısmı şöyledir:
“ İnsanlarım, onların yok olmasın …. yeceğim, Nintu’ya geri vereceğim …. benim yaratıklarımı, Halkı, kendi yerlerine geri döndüreceğim.
Şehirlerde, tanrısal kurallara göre,  yerleri yapacaklar,
Onların gölgeliğine rahatlık getireceğim,
Evlerimiz için temiz yerde tuğla yapacaklar,
Kararlarımızın (buyuruklarımızın) yerini temiz yere inşa edecekler.” (Kramer, a.g.e., s. 128-129.)

Ateş söndürücü temiz suya yol verdi, Ayinler yürüttü, tanrısal kuralı yüceltti,
Yeryüzünde  o ….. koydu …. Oraya (Kramer, a.g.e., s. 129.)

An, Enlil, Enki ve Ninhursag,
Karabaşlı halka vücut verdikten sonra,
Bitkiler topraktan fışkırdılar,
Ovanın hayvanları, dört ayaklılar (yaratıklar) sanatkârca meydana getirildiler. (Kramer, a.g.e., s. 129.)

Tabletin kırık olan kısmındaki otuz yedi satırlık boşluktan sonra metin şöyle devam ediyor:
Krallığın …. Gökten indirildikten sonra
Tiara  yüceldikten ve krallık tahtı gökten indirildikten sonra, O ayinleri yürüttü ve tanrısal kuralı ….. , yüceltti
Beş şehri kurdu …. Temiz yerde,
Onların adını verdi, onları kült merkezi yaptı.
Bunlardan ilk şehir Eridu’yu önder Nudimmud’a verdi,
İkincisi Badtibira’yı …. verdi,
Üçüncüsü Larak’ı  Endurbilhursag’a  verdi,
Dördüncüsü  Sippar’ı  kahraman Utu’ya  verdi,
Beşincisi  Şuruppak’ı  Sud’a verdi,
Şehirleri adlandırdıktan , onları kült merkezi yaptıktan sonra  O ….. getirdi.
Küçük nehirlerin temizliğini ….. gibi yaptı. (Kramer, a.g.e., s. 129.)

Tabletin bu kısmında krallığın gökten indirildiğinden ve yeni kurulan beş şehrin kişiler arasında paylaştırıldığından bahsedilmektedir. Krallığın indirilmesi olayından hemen sonra bu paylaşımdan bahsedilmesi, isimleri  sayılan bu kişilerin kral olduklarını göstermektedir. Böylece tufandan önce Eridu, Badtibira, Endurbilhur, Sippar  ve Şuruppak  adlı beş  şehrin  var olduğunu  ve bunların başında da kralların bulunduğu anlaşılmaktadır. 

Yine otuz yedi satırlık bir boşluktan sonra metin,  tufan öncesi durumun anlatıldığı cümlelerle devam eder:
Tufan ……………
………………………..

Sonra Nintu …….. gibi ağladı,
Saf  İnanna halkı için ağıt yaptı,
Enki kendi kendine danıştı,
An, Enlil, Enki, ve Ninhursag …….. ,
Gögün ve yerin tanrıları An ve Enlil’in adını söylediler Sonra Ziusudra, kral …….. nın  paşişu’su ……… dı, Bir koca ………….. yaptı.
Alçak gönüllü, itaatli, saygılı  o ……….,
Hergün dikkat ederek, devamlı  o ………….,
Her türlü rüyayı ortaya koyarak  o ………….,
Göğü ve yeri anarak  o ……….., ……….. tanrılar bir duvar
Ziusudra, onun yanında durarak dinledi.
“ Sol tarafımdaki duvarda durarak ………, Duvardan sana bir söz söyleyeceğim, sözümü tut Kulak ver benim söyleyeceklerime:
Bizden …….. bir tufan kült merkezlerini kaplayacak,
İnsanlığın tohumunu yok ederek…….., Tanrılar meclisinin sözü, kararıdır.
An ve Enlil’in emreden sözüyle ……..
Krallığı, hükümdarlığı (son bulacaktır). (Kramer, a.g.e., s. 131 ; Çığ, a.g.e., s. 50.)

Bu kısımda tanrılar meclisinin toplanarak yeryüzündeki tüm insanları yok etme kararı aldıkları anlatılmıştır. Ancak İnanna adlı tanrının bundan dolayı üzüldüğünden bahsedilmiştir. Bunun yanında tanrılar meclisinin en güçlü tanrısı olarak, yer tanrısı An ve gök tanrısı Enlil gösterilmiştir. Ayrıca Tufan’ın olacağı haberinin, dindar ve iyi huylu olan Ziusudra’ya önceden haber verildiği de ifade edilmiştir.      
Bundan sonra da, kırk satırlık bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluktan sonra metin şöyle devam etmektedir:

Bütün fırtınalar olanca güçleriyle hep birden, hücum ettiler,
Aynı anda tufan kült merkezlerinin üstünü kapladı,
Yedi yedi gece boyunca
Tufan memleketi kapladıktan,
Dev gemi fırtına ile büyük sulara çarptıktan sonra, Güneş tanrısı göğe ve yere ışınlar saçarak çıktı ortaya, Ziusudra dev gemiden bir pençere açtı.
Kahraman Utu ışınlarını soktu dev gemiye.

Ziusudra, kral,
Kendini güneş tanrısı önüne attı,
Kral bir öküz kesti, bir koyun kesti. (Kramer, a.g.e., s.131,132 ; S. Henry Hooke, Ortadoğu Mitolojisi, çvr. Alâddin Şenel, Ank. 1995, s. 3)

Kırk satırlık boşluktan sonra gelen yukarıdaki kısımdan, tufanın özellikle kült (tapınak) merkezlerini yok ettiği anlaşılmaktadır. “Tufan memleketi kapladıktan” ifadesi ise, tufan olayının sadece bu bölgeyle sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca tufanı oluşturan suların, yedi gece yağan yağmur sonucu oluştuğu ve sonrasında tufan kahramanı kral Ziusudra’nın güneş tanrısına kurbanlar kestiği anlatılmaktadır.    
Son olarak, otuz dokuz satırlık bir boşluktan sonra, tufan sonrası durum otaya konulmaktadır:

An ve Enlil “ göğün soluğunu”, “yerin soluğunu” söylediler,
Onların gücü …. yayıldı etrafa,
Bitkiler yerden fışkırarak büyüdüler,
Ziusudra, kral,
An ve Enlil’in önüne attı kendini,
An ve Enlil sevdiler Ziusudra’yı,
Bir tanrı gibi yaşamı verdiler ona,
Bir tanrı gibi ebedi soluğu onun için getirdiler aşağı.
Sonra Ziusudra, kral’ı
Bitkilerin adını ve insanlığın tohumunu koruyanı
Geçit yeri memleketine, güneşin doğduğu
Dilmun memleketine yerleştirdiler. (Kramer, a.g.e., s. 132 ; Çığ, a.g.e., 51.)

Son kısımda, tufan kahramanı Ziusudra’ya tanrı An ve Enlil tarafından ölümsüzlük verildiğinden bahsedilmektedir. Daha sonra Ziusudra’nın Dilmun (Bilal Aksoy, Nuh’un Gemisi ve Tufan, Ank. 1987, s.47. Sumer dilinde Dilmun, güçlü ve kudretli anlamlarına gelmektedir.) memleketine yerleştiği anlatılmaktadır. Burada Dilmun, geçiş noktasında bulunan  ve güneşin doğduğu  bir yer olarak tarif edilmiştir. Günümüzde Dilmun ülkesinin neresi olduğu konusu hâlâ kesinlik kazanmamıştır. Ancak bu konuda birçok görüş bulunmaktadır. Bunlardan birinci gürüş: Dilmun, kutsal kitaplarda geçen cennet benzeri bir yerdir (Aksoy, a.g.e., s. 44.). Bu görüşün çıkış noktası, mitolojik bir şiir niteliğindeki Enlil (veya Enlit) ve Ninbursag adlı yazıda geçen şu cümlelerdir:
Dilmun’da kuzgun hiç bağırmaz
Yaban tavuğu hiçbir zaman yaban tavuğu gibi ötmez
Aslan Öldürmez
Kurt Kuzuyu kapmaz

Çocukları yiyip yutan yabani köpek burada bilinmez
Tahılı yiyen yaban domuzu bulunmaz Dulun dama serdiği arpayı Göklerdeki kuşlar yemez.
Kumru başını eğmez.
Gözleri hasta olanlar,”Gözlerim hasta demez”
Buranın yaşlı kadınları, “Ben yaşlı bir kadınım” demez.
Buranın yaşlı erkekleri, “Ben yaşlı bir erkeğim demez. (Aksoy, a.g.e., s. 45 ; Hooke, a.g.e., s. 34.)

İkinci gürüş: S. N. Kramer’in de içinde bulunduğu bir gurup bilim adamına göre Dilmun, Basra Körfezi’nin doğu kıyısında bulunan bir ülkedir. Üçüncü görüş: Dilmun ülkesi, Bahreyn adalarından bir tanesidir. Dördüncü görüş: Dilmun, Bahreyn adalarıyla birlikte komşu olan diğer kıyı bölgelerini de içine alan bir bölgedir. Beşinci görüş: Dilmun, Sumer ve Akad ülkesinin doğusunda yada kuzey doğusunda bulunan bir yerdir (Aksoy, a.g.e.,  s. 44 vd ; Hooke, a.g.e., s. 32.).

Sumerler’de tufan, tek bir hikaye olarak anlatıldığı gibi, ilgisi olmayan başka konular içerisinde de verilmiştir. Tufan olayından bu şekilde bahseden ve yazı dili Sumerce olan iki adet metin bulunmaktadır (Çığ, a.g.e., s. 51.). Bunlardan birincisi, Numun bitkisinin meydana gelişini anlatan şiirde geçen metindir:
Tahıl yetiştikten, ot bittikten sonra, Fırtına “yağmuru getireceğim”  dedikten sonra,
  
O, “yağmuru yapılmış duvarların üzerine boşaltacağım”  dedikten sonra,
Tufan “her şeyi silip süpüreceğim “ dedikten sonra,
Gök emir verdi, yer doğurdu,
Numun bitkisini doğurdu,
Yer doğurdu, gök emir verdi,
Numun bitkisini doğurdu. (Çığ, a.g.e., s. 51.).

İkincisi ise, Lagaş Şehrinin başlangıcından kral Gudea zamanına kadar (M.ö. 2150) geçen olayları anlatan yarı tarihsel belgede (Çığ, a.g.e., s. 51.) geçen metindir:

Tufan her şeyi sülüp süpürdükten sonra,
Ülkenin yıkılması tamamlandıktan sonra,
İnsanlık sonuna kadar dayandıktan sonra,
İnsanlığın tohumu korunduktan sonra,
Karabaşlı Sumer halkı kendisini yeniden kalkındırdıktan sonra,
An ve Enlil insanı adıyla çağırdıktan sonra,
Ensilik kurulduktan sonra,
Fakat henüz gökten krallık inmemişti.
  
Yukarıda verilen her iki metinde de tufan olayının cereyanı kronolojik bir sıra takip edilerek anlatılmıştır. Çünkü iki metinde de amaç, tufan olayını anlatmak değildir. Burada tufan olayı, verilmek istenen zaman dilimini belirginleştirmek için kullanılmıştır.

SÜMER KRAL LİSTELERİNE GÖRE TUFAN ÖNCESİ VE SONRASI DURUM

Bir Sumer kenti olan Larsa’da 1924’te yapılan kazılarda ele geçen ve günümüzde Welt Blundell 444 adlı koleksiyonda bulunan kral listelerine göre, Mezopotamya’da tufan öncesi dönemde on kral hüküm sürmüştür. Onuncu kral, tufan kahramanı Ziusudra’dır. Bu listelerde, Tufan’dan önceki devirlerden I. İsin Sülalesi döneminin (M.Ö. 2100’ler) sonuna kadar, hüküm sürmüş bütün sülalelerin adları tek tek verilmektedir. Ayrıca bu belgeler, Tufan’dan önce var olan Eridu, Badtibira, Larak, Sippar, ve Şuruppak gibi şehirler arasında hakimiyet mücadelesi yaşandığını da ortaya koymaktadır. Bunun yanında tufanın, Şuruppak Sülalesinden Ubartutu zamanında gerçekleştiği ve tufan sonrası hakimiyeti ele geçiren ilk sülale’nin I. Kiş sülalesi olduğu da ifade edilmiştir (Füruzan Kınal, Eski Mezopotamya Tarihi, s. 50 vd ; Ahmet Musaoğlu, Tarihsel Bir Gerçek Nuh (a.s) Tufanı, s. 67 vd.). Listelerde, tufanı anlatan satırlar şöyledir: “ Ondan sonra tufan (ülkenin) üstünü kapladı. Tufan (ülkenin) üstünü kapladıktan ve krallık gökten (ikinci defa) indikten sonra, Kiş krallık (makamı) oldu.”(Kramer, Sümerler, s. 426.)

Aslında I. Kiş Sülalesi, ikinci sırada gösterilen I. Uruk Sülalesiyle aynı dönemde hüküm sürmüştür. Çünkü I. Kiş Sülalesinin son kralları ile I. Uruk Sülalesi kralları arasında savaşlar yapıldığı bilinmektedir. Ancak yazıcı, listeyi hazırlarken I. Uruk Sülalesini ikinci sıraya almıştır (Kınal, a.g.e., s. 51 ; Jean Bottero, Gılgamış Destanı, s. 28. Gılgameş Destanı’nın bir kısmında Uruk kralı Gılgameş ile Kiş kralı Akka (Agga) arasındaki mücadele anlatılır.). Böylece bu iki sülalenin, birbirleri ardından iktidara geldikleri gibi yanlış bir sonuç ortaya çıkmaktadır. I. Kiş ve ve I. Uruk Sülaleri, Er Sülaleler Devri II (M.Ö. 2650-2550) diye adlandırılan dönemde hüküm sürmüşlerdir. Eskiçağ tarihinde Tufan Olayı, I. Er Sülaleler devrinin ( M.Ö. 2900-2650) (Nazmi Özçelik, İlkçağ Tarihi ve Uygarlığı, s. 47 Kınal, a.g.e.). sonunu belirtmek amacıyla kullanılmaktadır.

Sumer Kral Listelerine göre Gılgameş, tufandan sonraki I. Uruk Sülalesinin beşinci kralıdır.  Kendisine verilen hükümdarlık süresi yüz yirmi altı yıldır. Kendisinden önce yaşamış ve sülalenin üçüncü kralı olan Lugalbanda’ya verilen hükümdarlık süresi ise, bin iki yüz yıldır. İnsan ömrü düşünüldüğünde, bu sürelerin çok abartılı olduğu söylenebilir. Bu abartı, daha çok kral Gılgameş’e kadar olan dönemde görülmektedir. Gılgameş’ten sonra ise, krallık süreleri daha makul rakamlarla ifade edilmiştir. Örneğin Gılgameş’ten hemen sonra gelen oğlu için verilen süre otuz yıldır (N.K. Sandars, Gılgamış Destanı, s. 23 vd ; Kramer, a.g.e., s. 427. Kral Gılgameş’in bizi ilgilendiren yönü, Tufan Olayıyla olan bağlantısıdır.).

Tufan öncesinde başa geçtiği vurgulanan on kralın hükümdarlık süresi de uzunluk bakımından oldukça abartılıdır. Bu on kralın hüküm sürdüğü toplam süre 456 bin yıl olarak aktarılmıştır. Bu, inanılması güç bir zaman dilimidir. Öyle ki bir krala, yirmi binden yetmiş bin yıla kadar değişen miktarda süreler verilmiştir (Kramer, a.g.e., s. 426 ; Musaoğlu, a.g.e., 70 ; C. W. Ceram, Tanrılar Mezarlar ve Bilginler, çvr. H. Örs, İst. 1995, s.262. Larsa’da yapılan kazılarda iki adet liste bulunmuştur. Bu listelerin birinde, tufandan önce başa geçmiş krallardan sekizinin, diğerinde ise onunun ismi sayılmıştır. Bunlardan ilk sekiz krala toplam 241.000, tamamına ise, 456.000 yıl hükümdarlık süresi verilmiştir.).

Sumer Kral Listeleri ile dini kaynaklar arasında bazı benzerlikler bulunmaktadır. Bu benzerliğin en ilginç olanı, listelere göre tufandan önce on kralın tahta geçtiği bilgisidir. 

Dini kaynaklara göre de Hz. Nuh ile ilk insan Hz. Adem arasında on nesil bulunmaktadır. Bu kaynaklarda Hz. Nuh’un soy kütüğü şu şekilde verilmektedir : Nuh b.Lemek (veya Lemk), b.Mettu Şelah, b.Ahnuh (veya Uhnuh yada Hz. İdris), Yerd (veya Yarid), b.Mehlâil, b.Kayn (veya Kaynan), b.Enuş, b.Şis ve Hz. Adem (M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Ank. 1993,  s. 87 ; Yaradılış, 5. bölüm, 1-29.).

Sonuç olarak, kronolojik sıralamadaki abartılara rağmen, Gılgameş’in tarihi şahsiyetini ve tufan olayının gerçekliğini göstermesi bakımından, Sumer Kral Listeleri önemli bir kaynaktır. Bununla birlikte varlığını defalarca kopye edilmek suretiyle devam ettirmiş (Sanders, a.g.e., s. 24 : Ceram, a.g.e., s. 262.) bu eserden, kesin tarihi sonuçlar çıkarmak ise, mümkün değildir.



DÜZENLEME: nabonidus / kasım 2016



Kaynak: Kutsal Kitaplardaki Tufan Olayı’nın Tarihi  Temelleri Master Tezi E EROĞLU. Ankara 2007 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLUDA TARİH ÖNCESİ VE TARİHİ ÇAĞLAR

İLK HUKUK KANUNLARI

MANAZAN KAYA YERLEŞİMİ VE KADIN CESEDİ