ARKEOLOJİK BULGULAR IŞIĞINDA TUFAN



Kutsal kitaplardaki tufan olayının günümüze kadar ulaşan izlerini bulabilmek ve bu olayı tarihsel bir zemine oturtabilmek için, birçok bilim adamı uzun yıllar çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar özellikle, eski Sumer şehirleri olan Ur, Kiş ve Şuruppak’ta yoğunlaşmıştır. Bu bölgede yapılan kazılarda en gerçekçi bulguya ulaşan kişi ise, Sir Leonard Woolley adında bir arkeologtur. 1927-29 yılları arasında, Ur kentinde kazılarını sürdüren Woolley; ilk olarak kül, kerpiç, seramik ve moloz kalıntılarının oluşturduğu bir kültür katmanına ulaşmıştır. Bu kalıntıların arasında Ur krallarına ait mezarlar da bulunmaktaydı. Woolley, kral mezarlarından yola çıkarak bu tabakayı M.Ö. 4. bine tarihlemiştir. Yine bu tabakada bulunan ve Woolley tarafından M.Ö. 3500’e tarihlenen, mozaikten yapılmış bir sancak, bu tarihi desteklemektedir. Bu sancak muhtemelen dini törenlerde kullanılmaktaydı (C. W. Ceram, Tanrılar Mezarlar ve Bilginler, s. 257, 258, 261.).

Bu ilk tabakanın yüzeyden itibaren derinliği on iki metredir. On ikinci metreden itibaren ise, ikinci bir tabakaya ulaşılmıştır. İşte bu tabakada Woolley, ancak büyük bir su kütlesinin oluşturabileceği yaklaşık 3 m. kalınlıkta bir balçık tabakasıyla karşılaşmıştır. Bu tabaka, içinde hiçbir insan yapımı malzeme bulunmayan özellikte ve kesintisiz olarak devam etmekteydi (Ceram, a.g.e., s. 260 ; Füruzan Kınal, Eski Mezopotamya Tarihi, s. 50 ; W.Ryan-W.). Kazının yapıldığı yerin ve etrafının düz bir arazi yapısına sahip olması, balçık tabakasının sel vb. bir felaket sonucunda oluşmuş olabileceği düşüncesini ortadan kaldırmaktadır (Ryan - Pitman, a.g.e., s. 62). Böyle bir balçık tabakası, ancak büyük bir su kütlesinin etrafı kaplaması sonucu oluşmuş olmalıdır. Yapılan mikroskobik analizler, bu derece balçık tabakasının ancak tufanı oluşturan büyüklükte bir su kütlesinin çökelmesi sonucu oluşabileceğini ortaya koymaktadır (Ahmet Musaoğlu, Tarihsel Bir Gerçek Nuh(a.s) Tufanı, s. 14 ; Ceram, a.g.e., s. 260 ; Ryan-Pitman, a.g.e., s. 62.).

Bu balçık tabakasının da altında zımpara taşından yapılmış aletlerin ve çanak çömlek parçalarının bulunduğu üçüncü bir tabaka tespit edilmiştir.  Balçık tabakasının altında bulunan bu tabakadaki malzemeler, balçık tabakasının üzerinde bulunan tabakadaki malzemelere göre daha basit tekniklerle yapılmıştır. Böylece bu iki medeniyet tabakasının, yaklaşık 3 m. kalınlığındaki bir balçık tabakasıyla birbirinden ayrılmasından hareketle, tufandan önceki ve sonraki medeniyetlerin varlığı ortaya konulmuştur (Musaoğlu, a.g.e., s. 13 ; Ö. Faruk Harman, Kitab-ı Mukaddes ve Diğer Dinlere Göre Hz. Nuh ve Tufan, Hz. Nuh’tan Günümüze Cizre Sempozyumu, s. 14.).

Üstteki tabakanın M.Ö. 4. bine tarihlenmesi, alttaki iki tabakanın bu tarihten daha eski bir zamana ait olduğunu göstermektedir. Balçığın üzerini örttüğü ve tufanın gerçekleştiği medeniyete ait olduğu düşünülen en alt tabaka, Ubeyt dönemi (M.Ö.5500-4000) sonlarına tarihlendirilmektedir (Kemalettin Köroğlu,  Atlas, S. 157, s.  76 ; Ceram, a.g.e., s. 258, 261.). Bu da tufanın bu tarihler arasındaki bir dönemde gerçekleştiğini göstermektedir. 

Daha sonraları Kiş (Tel Ohaimir) ve Şuruppak (Fara) kentlerinde yapılan kazılarda bulunan konutların içerisinde de, katışıksız kum tabakaları (Kınal, a.g.e.,  s. 50 ; Harman, a.g.e., s. 14 ; Joseph Campbell, Doğu Mitolojisi, çvr. K. Emiroğlu, Ank. 1993, s, 129.) bulunmuştur. Bu bulgulara, Erken Hanedanlar dönemine ait tabakaların altındaki katmanlarda rastlanmıştır (Köroğlu, a.g.e., s. 76 ; Harman, a.g.e., s. 14.). Erken Hanedanlar döneminin M.Ö. 2900’lerde başladığı düşünüldüğünde, bu katmanları M.Ö. 2900’ün başlarına tarihleyebiliriz.  

Ayrıca Ur’da Woolley’den sonra yapılan kazılarda, Erken Hanedanlar dönemi (M.Ö.2900-2350) sonlarına doğru bir su baskınının olduğu tespit edilmiştir (Ryan-Pitman, a.g.e., s.63 ; Köroğlu,  a.g.e., s. 76.). Ancak hem buradaki hem de Kiş ve Şuruppak’taki kum tabakaları, nehir  taşması sonucu oluşan selin (Köroğlu, a.g.e.,  76 ; N. K. Sanders, Gılgamış Destanı, çvr. S. Kutlu-T. Duralı, İst. 1973. 214 Türkçe Sözlük, T.T.K. Ank. 1983, s. 258. Çökelmek: Sıvı içerisinde erimiş olan katı maddenin sıvı dibine çökmesi. Çökelti: Bir çökelme sonunda bir sıvının dibine çöken katı madde.) bıraktığı birikintilerdir. Suyun çökelmesi sonucunda oluşan bir çamur çökeltisi değildir. Dolayısıyla suyun çökelmesi214 şeklinde değil de, selin bıraktığı birikintiler (Türkçe Sözlük, T.T.K., Ank. 1983, s. 164. Birikinti: Dağlık bir yerden gelen suyun sürüklediği taş vb. parçaların bir düzlükte birikerek oluşturduğu yelpaze biçimindeki yığın.) sonucunda oluşan bu bulguların, tufan olayı ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Zaten nehirlerin taşmasıyla oluşan sel baskınları, Güney Mezopotamya için oldukça olağan bir durumdur
 
Bütün bu bulgular sonucunda tufan olayı mitolojik unsurların etkisinden bir ölçüde kurtularak daha somut temeller üzerine oturmuştur.



DÜZENLEME: nabonidus / kasım 2016



Kaynak: Kutsal Kitaplardaki Tufan Olayı’nın Tarihi Temelleri Master Tezi E EROĞLU. Ankara 2007

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLUDA TARİH ÖNCESİ VE TARİHİ ÇAĞLAR

İLK HUKUK KANUNLARI

MANAZAN KAYA YERLEŞİMİ VE KADIN CESEDİ