PINARBAŞI AÇIK HAVA YERLEŞMESİ VE KAYA SIĞINAĞI


Mezolitik, Seramikli Neolitik, Eski Tunç Çağları ve Roma - Bizans Dönemi Yerleşimleri


Pınarbaşı Kazı Projesi Karaman Müzesi ve Liverpool Üniversitesi’nin ortak bir projesidir.
 
Yakın Doğu en erken dönemlerdeki ilk tarımcı toplulukların atalarını barındırmaktadır. Tarım toplumlarının kökenlerini ve Güneydoğu Avrupa’ya yayılışını araştırmak için ise Yakın Doğu’da ve Anadolu’da geniş bir alana yayılan insan topluluklarını içine alan bir süreci anlamak gereklidir.

Anadolu Platosunun çevresel özellikleri diğer Yakındoğu bölgelerine göre belirgin farklılıklar göstermektedir. Günümüzden 10000 yıl öncesinde, Geç Pleistosen (Paleotik) Çağ’da, bu platoda yaşayan ilkel toplumlar hakkındaki bilgilerimiz ise kısıtlıdır. Anadolu platosundaki insanların tarım ve hayvancılığı yerel olarak kendilerinin geliştirip geliştirmediği, eğer yerel olarak geliştirmedilerse bu kültürün nasıl öğrenildiği tam olarak bilinmemektedir. Ancak Anadolu Platosunda ortaya çıkan bu tarımcı ve hayvancı kültürler, tarıma geçişin en erken göstergesi ve Avrupa’da tamamen tarım toplumlarının yerleşmesi ile sonuçlanacak olan batıya doğru geçişin ilk basamağı olabilir. Elimizdeki veriler, Orta Anadolu platosunda, Aksaray Aşıklıhöyük’te M.Ö. 8000 yıllarında belirgin yerel özellikleri olan yerleşik toplumlar tarafından tarım yapıldığını göstermektedir. Dolayısıyla, M.Ö. 9. binyıl, tarım ve büyük olasılıkla hayvancılığı anlamamız açısından hayati önemi olan bir dönemdir. Bu Döneme ait buluntular veren Pınarbaşı Örenyeri kazıları, bu sorulara bilimsel cevaplar bulunması açısından büyük önem taşımaktadır. 

Pınarbaşı Örenyeri ilk defa, 20. yüzyılın başlarında bir Bizans yazıtının varlığı nedeniyle arkeolojik bölge olarak tanınmıştır. 1983’de, Liverpool ve Edinburg Üniversitelerinden Uzmanların katıldığı bir ekip Konya Ovası Projesi’nin keşif çalışmaları kapsamında bölgeyi ziyaret etmiş ve kaçak kazı çukurlarında önemli miktarda mikrolitik araç içeren birikimler bulunduğunu, bu birikimlerin Geç Pleistosen / Erken Holosen Çağ yerleşimin bir göstergesi olabileceğini işaret etmiştir.

Bu araştırmalar sonucunda, 1994 yılında Prof. Trevor Watkins Başkanlığında Pınarbaşı kazı çalışmalarına başlanmış ve daha sonra 1995 yılında kısa bir dönem daha devam etmiştir. Yapılan kazılarda bölgede iki yerleşim alanı ortaya çıkarılmıştır. Bu alanlar; A Alanında yer alan bir höyük ile B Alanındaki bir Kaya Sığınağı yerleşimidir.

Pınarbaşı Höyüğü ve Kaya Sığınağı Kazıları;
Pınarbaşı Höyüğünde M.Ö. 9. binyıl malzemesi vardır. Bunun üzerinde de bir Eski Tunç Çağı yerleşimi ve mezarlığı ile Roma-Bizans Dönemine ait bir yerleşimin büyük ölçüde aşınmış kalıntıları bulunmuştur. A alanında sadece 3 x 1 boyutlarında küçük bir açmada kazılar yapılmış ve M.Ö. 9. binyıla ait kültür katları açığa çıkarılmıştır. Bu kazılarda ele geçen mikrolit aletler, C14 yöntemi ile yapılan analizlere göre M.Ö. 8500-8000 yıllarına tarihlenmektedir. Böylece Alanın, M.Ö. 9. binyıla, Epialeolitik Çağa ait avcı/toplayıcı toplulukların yaşadığı bir yerleşim olduğunu anlaşılmaktadır.

Bu Kaya Sığınağında ise olasılıkla yaşayan tarımcı ve hayvancı göçebe grupların kamp yerleri açığa çıkmıştır; bu kamp yeri, 32 kilometre uzaklıktaki Çatalhöyük ile çağdaş olup, Geç Neolitik Dönemden biraz daha sonraki bir döneme aittir. 

Pınarbaşında M.Ö. 9. binyılda yaşayan toplumun göçebe mi yerleşik mi olduğunun anlaşılması için 2003 yılında tekrardan çalışma yapılmıştır. 

M.Ö. 9. Binyıl
Kaya sığınağının batısındaki höyükte üç açmada kazı yapılmıştır. Bu küçük höyüğün üzerinin büyük bir kısmını kapsayan bir alanda M.Ö. 9. binyıla ait bir yerleşim açığa çıkarılmıştır. M.Ö. 9. binyıl yerleşimi en az 0,7 m derinliktedir ve böylece yoğun ve uzun ömürlü bir yerleşimin olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönem yapıları birden fazla elemandan oluşmaktadır. Hiç bir yapı bütün olarak ortaya çıkarılmadığından yapıların mimari özellikleri net olarak ortaya konulamamıştır. Bulunan mimari elemanlar büyük, eğri çizgisel sıva astarlı parçalardan oluşmaktadır. A alanının güneybatı köşesinde, saz/kamış ve tahta ile birlikte kullanılmış gibi görünen kil/kireç parçalarının oluşturduğu kalıntı kitlesi, bazı yapıların odun ve killi malzemeden oluşan üst yapıları olduğuna işaret etmektedir. Bu kitlenin üzerindeki bir çukurun içinin çoğunlukla yaban öküzü ve yaban atına ait hayvan kemikleri ile taş dolu olduğu görülmüştür. Bu alanda ele geçen dikdörtgen şeklindeki killi/kireçli toprak malzemeden yapılmış bir dikmenin özellikleri, bunun da bir M.Ö. 9. binyıl yapısına ait olduğunu düşündürmektedir. Ancak Eski Tunç Çağı’na ait olması olasılığı da vardır.

Pınarbaşı Höyüğü M.Ö. 9. Binyıl yerleşimine ait kazı buluntuları. Açmanın Güneybatı köşesinde bulunan odun ve killi malzeme yıkıntısı.

1994 yılındaki kazılarda daha fazla hayvan ve kömürleşmiş bitki kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kömürleşmiş bitki kalıntılarının çitlembik ve badem içermesi, yerleşim alanının yakınında açık kuru ağaçlık bir alan olduğunu düşündürmektedir. Önemli miktarda öğütme taşı parçalarının bulunması, bitkisel gıdaların beslenmede önemli bir yeri olabileceğinin bir işareti olabilir.

Yontmataş tekniği ile üretilmiş taş alet buluntuları arasında, mikrolitler çoğunluktadır. Hammadde olarak obsidiyen çok kullanılmıştır, ancak çakmaktaşı da vardır. Mikrolit aletlerin çok olması, M.Ö. 9. binyılda burada Mezolitik Çağ geleneklerini sürdüren toplulukların yaşadığını göstermektedir. Dolayısıyla, oldukça bu yerleşim kalıntıları ve buluntular değerlendirildiğinde M.Ö. 11-9. binyılda Yakındoğu’da bulunan diğer çağdaş toplulukların özelliklerinin çoğu ile bir benzerlik olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, buradaki yerleşimin özellikleri, M.Ö. 8000’lerde Aksaray-Aşıklıhöyük’te yaşamış olan yerleşik toplulukların özelliklerinden önemli ölçüde farklıdır.

Bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilip evcilleştirilmediği konusunda araştırmalar devam etmektedir.

M.Ö. 7. Binyıl Yerleşimi;
B alanındaki kaya sığınağında bulunan M.Ö. 7. binyıl yerleşiminde ocak yerleri ve ateş yakılan, geniş düzensiz oval çukurlar bulunmuştur. Daha sonra, bunların içleri diğer aktivitelerin yanı sıra, yemek hazırlanması ve tüketimini gösteren taş ve kemik parçaları ile dolmuştur. Bu kalıntılar, bir çukur ile kesilmektedir. Bu çukur da derin ve eğri-çizgisel, yüksek kenarı kayanın yüzüne bakan, taş parçalarından oluşan bir duvar ile sınır oluşturmaktadır. Böylece bu çukur ve duvarların bir konuta ait olma olasılığı ortaya çıkmaktadır, fakat izleyen dönemlerde bu yapının içinde çeşitli yıkıntıları içeren bir dolgu birikmiştir.

Pınarbaşı Kaya Sığınağında bulunan M.Ö. 7. binyıl yerleşiminde bulunan ok ucu         

Hayvan kemikleri, olasılıkla avlanmış olan, yaban öküzü ve yabani attan oluşmaktadır. Çatalhöyük’le benzer olarak, birkaç obsidiyen ok ve mızrak uçları bulunmuştur. Ayrıca, yapının içinde, özellikle sonradan biriken maddeler arasında, önemli miktarda evcil koyun kalıntısı bulunmuştur. Bu kalıntıların arasında birçok fötus ve yenidoğan kuzu kalıntısının olması bu yerleşimin mevsimsel olarak kullanıldığını düşündürür. Bu durum, bölgenin mimari özelliğine bakarak, burasının Çatalhöyük bölgesi civarında dolaşan avcılar ve hayvan sürüleri için düzenli bir kamp yeri olduğu izlenimini desteklemektedir. Bununla birlikte, bu yerleşimin tam olarak yapısını anlamak ek araştırmayı gerektirmektedir. Bu grubun kışın sonlarına doğru ve bahar aylarında bölgede bulunması, kışın gıdanın azaldığı, Çatalhöyük civarının da sel baskınlarının olduğu ve koyunların ortadan kaybolduğu bir döneme rastlamaktadır. Ayrıca hayvan kemikleri içeren plaster/sıva objeler dikkat çekmektedir. Bu şüphesiz Çatalhöyük’teki plaster/sıva ve kemik ilişkisi ile benzerlik gösterir, ama çok daha farklı bir şekil gösterir. Bu parçalardan hiç birinin buradaki yapılara bağlı eşyalardan çıktığı sanılmamaktadır. Bu durum Çatalhöyük civarına özgü adet ve törenleri destekler niteliktedir. B alanındaki M.Ö. 7. binyıl yerleşimi 1,2 metre derinlikte bir yıkıntının üzerinde yer almaktadır. Bu, M.Ö. 7. binyıl yerleşiminin altında daha erken bir yerleşimin olduğunu desteklemektedir.

Pınarbaşı Kaya Sığınağında bulunan ve hayvan kemikleri içeren plaster/sıva objeler

Erken Bronz Çağı
Eski Tunç Çağ Yerleşimi;
M.Ö. 9. binyıl kalıntılarının üst kısmında, 10 yaşındaki bir çocuğa ait gömünün yakınında,  18-20 yaşlarındaki bir insana ait bir mezar bulunmuştur. Bu alanın küçük bir mezarlık olduğu düşünülmektedir. Bu iskeletin kafatası yoktur ve iskelet sıkıca birbirine bağlanmış vaziyettedir.

Kaya sığınağının yanından başlayan ve batıya doğru Pınarbaşı Höyüğüne kadar uzanan bölgede bir Eski Tunç Çağı yerleşimi yer almaktadır. Bu alanda yapılan kazılarda,  çok odalı, düz kenarlı bir yapı dâhil olmak üzere çeşitli yapıları ortaya çıkarmıştır. Bir taş duvar temeli ve sıvalı yüzeyler bulunmuştur. Doğuda bulunan bir oda, uzun bir yerleşim dönemi sonrasında kerpiç duvar ile bölünmüştür. Bu binayla ilintili bir kuyu mezar bulunmuştur. Mezarda, iki küçük çocuk ve beraberinde çanak/çömlek vardır. Ayrıca bu binanın sonraki bir evresine ait bir küp mezar daha bulunmuştur.

Ayrıca, Eski Tunç Çağı’na ait yerleşimin erken dönemlerine ait çan şeklindeki depo amaçlı kullanılan çukurlar tespit edilmiştir. Ayrıca üzerini yoğun olarak kerpiç kalıntılarının kapladığı çeşitli yüzeyler bulunmaktadır. 

Bulunan seramikler Eski Tunç Çağı’nın tek bir dönemi ile karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir (olasılıkla erken dönem). Bu da bölgenin Eski Tunç Çağı’nı açıklamamıza yardımcı olacaktır.

MS 4. Yüzyıl ve MS 7. Yüzyıl sonrası aktivite;
Eski Tunç Çağı yerleşimi üzerinde, olasılıkla Roma-Bizans dönemi yerleşimine ait, düzgün sınırlı, dağınık bina kalıntıları vardır. Bu dönemden kalan sikkelerin çoğunluğu M.S. 4. yüzyıla aittir. Bir binanın muhtemelen köşesi olan yerde taş sıralı bir ambar yapılmıştır.

    
Bu yapıları kesen daha erken tabakalarda bir sıra mezar dikkati çekmektedir. Kazı yerindeki Pınarbaşı Höyüğünün bulunduğu alanın büyük bir kısmının bu dönemde bir mezarlık olduğu görünmektedir. Mezarlardan iki tanesinin ayırıcı özelliği vardır; Bunlar dikdörtgenimsi veya oval bir çukurun açılmasını gerektirmiştir; bu çukurun güney kısmını kesen yerde yatık levhalar ve sıva ile kaplanmış mezar odası vardır. İskeletler sırt üstü veya sağa doğru, baş batı yönünde ve güneye bakar şekilde yatırılmışlardır. Gömütlerden birisi yetişkin bir kadına, diğeri yetişkin bir erkeğe aittir. Bir gömünün içinde bulunan bir sikke burasının M.S. 7. yüzyıl sonrasına, olasılıkla Orta Bizans ya da Selçuklu Dönemine ait olduğunu göstermektedir. Alanda aynı döneme ait başka gömüler de bulunmaktadır. Bunlar bir fötus mezarı ve mezar olduğunu gösteren sıralı taşların sınırladığı yuvarlak bir çukurda yetişkinlerinkine benzer konumda yatan bir çocuk mezarından oluşmaktadır.  Alanda olasılıkla bunlara benzer olan fakat henüz açılmamış, iki ayrı gömü daha tespit edilmiştir.




Kaynak: Dr. Douglas Baird Liverpool Üniversitesi (Resmi Pınarbaşı Kazı sitesi)



nabonidus
haziran 2016
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLUDA TARİH ÖNCESİ VE TARİHİ ÇAĞLAR

İLK HUKUK KANUNLARI

KURAN’DA TUFAN