AKKAD DÖNEMİ
Sümer Kral
Listesi'nde Uruk III. Sülalesin'den Akkad Sülalesi'ne geçiş şöyle
açıklanır:
"Uruk mağlup
edildi ve krallık Akkad'a taşındı" ve daha sonra kralların adları ile
saltanat yılları verilir.
Bunlardan en
önemli 5 kral şöyledir:
SIRA
|
İSİM
|
HÜKÜMRANLIK
SÜRESİ
|
DÖNEMİ
|
1
|
SARGON
|
56 yıl
|
M.Ö. 2371 –
2316
|
2
|
RİMUŞ
|
9 yıl
|
M.Ö.
2315 – 2307
|
3
|
MANİŞTUŞU
|
15 yıl
|
M.Ö.
2306 – 2292
|
4
|
NARAMSİN
|
37 yıl
|
M.Ö.
2291 – 2255
|
5
|
ŞARKALİŞARRİ
|
25 yıl
|
M.Ö.
2254 – 2230
|
AKKAD ÜLKESİ:
Aşağı
Mezopotamya'nın kuzeyidir. Buradaki halk, Akkad halkıdır. Dilleri Doğu Sami
dilidir ve Akkatça olarak anılır. Akkad Krallığının başkenti henüz bulunamamıştır.
Ancak araştırmacılar Babil'e yakın bir yerde olduğunu düşünmektedirler.
Sami
kralların Uruk III. Sülale sonrası Aşağı Mezopotamya'yı denetimleri altına
almaları ile ilgili çok sayıda Eski Akkad yazıt ve krali metinler vardır. Eski
Sülaleler Dönemi sonunda, Sami adları Sümer adlarına göre baskın olmaya başlar.
Bu da Sami gücünün arttığını gösterir. Mezopotamya'da bu güç değişimi dilde ve siyasal
denetimde farklılıklar oluşturmuş olmasına rağmen dinde, sanatta, yönetim şeklinde
ve kanunlarda farklılıklar yoktur.
SARGON
diğer
adıyla Şarrum-kin, Sami sülalesinin kurucusudur. Samiler çölden kuzeydoğudaki
bereketli ovalara sürülmüşlerdir. Buradaki uygarlıklar içinde asimile
edilmişlerdir. Hızlı bir şekilde Sümer kültürüne adapte olmuşlardır.
Sümer
Kral Listesi Sargon hakkında fazla açık değildir. Ya Sargon'un ya da babasının
bahçıvan olduğu söylenir. Yeni Babil ve Yeni Assur dönemlerine ait yazıtlar
üzerinde anlatılan bir öykü vardır; "Sargon Efsanesi" adını verdiğimiz
bu öykü şöyledir: "Babasının kim olduğu bilinmemektedir. Annesi ise dönmedir.
Annesi onu bebekken bir sepete koyarak nehre bırakır. Akki adlı biri tarafından
nehirden alınır ve büyütülür. Bu kişi bahçıvanlık sanatını Sargon'a öğretir."
Sümer
Kral Listesi'nde, Sargon'un Ur-Zababa'ya hizmet ettiği yazılmaktadır.
Ur-Zababa Sümer Kral Listesi'nde Kiş IV. Sülale'nin 2. kralı olarak geçer. Daha
sonra Sargon, Ur- Zababa'nın hizmetinden ayrılır. Kendi başkentini ve krallığını
kurar.
Sargon, Sümerleri
yönettiği gibi Aşağı ve Yukarı Dağları, Deniz Ülkeleri'ni ve Dilmun'u
da idare etmiştir. Dağlar:
İran Dağları, Deniz Ülkeleri : İran Körfezi çevresindeki ülkelerdir.
Sargon'un
dönemine ait yazıtlarda Sargon'un faaliyetlerinden açıkça söz edilir. Kendi şehri
Akkad'dan yola çıkıp Uruk kentine saldırmış Lugalzagesi'yi tahtından indirmiştir.
Akkad Sülalesi'nden hemen sonraya ait bir yazıtta olaydan şu şekilde söz edilir:
"Uruk'u mağlup etti, duvarlarını yıktı, Uruk ile yapılan savaşta o muzafferdi. Lugalzagesi'yi esir aldı. Boynuna köpek tasması bağlayıp Tanrı
Enlil'in kapısına götürdü." Yazıtta geçen Enlil Kapısı, Lugalzagesi'ye ait olan kutsal Nippur kentindeki Sümer tanrısı Enlil'in tapınağı olmalıdır. Lugalzagesi'nin yakalanarak Enlil'e sunulması egemenliğin Akkad'a geçtiğini gösterir. Nitekim tapınakta yer alan heykel yazıtı Sümerce değildir. Akkatça yazılmıştır. Sargon, Sümer ve Akkad ülkelerindeki egemenliğini sağlamlaştırdıktan sonra batıdaki Amurru, doğudaki Elam ve kuzeydeki Subartu ülkelerine karşı eylemlere girişir. Yaptığı 34 seferde de başarılı gösterilmiştir.
- Babil'in 200
km. kuzeyindeki Tuttul (Hit) kentine de sefer yaparak Batı Samilerinin
baştanrısı Dagan'a burada dua etmiştir.
Dagan, Man kenti de dahil olmak üzere Yukarı Bölge'yi, Sedir Ormanları'nı
ve Gümüş Dağları'nı bağışlamıştır.
Sedir Ormanları = Amanus veya
Lübnan Dağları
Gümüþ Dağları = Toroslar
- Puruşhanda'daki
Mezopotamyalı ticaret kolonisini yerel krala karşı korumak için Anadolu'ya bir
sefer düzenlemiştir. Mezopotamya ile Anadolu arasındaki ticaret ilişkilerinin
tohumunun atıldığı dönemdir.
- Sargon, Dilmun'dan diğer
ülkelere deniz seferleri yapmıştır. Deniz taşımacılığını, Basra Körfezi'nde egemenliği
altına almıştır.Sargon'un oğulları Rimuş ve Maniştuşu onun yerine geçmiştir. Maniştuşu, kendisine bırakılan tüm topraklar üzerinde isyanlar olduğunu, Aşağı Deniz'e gemilerle seferler düzenlediğini söyler. Her iki oğul da isyanlar sonucu öldürülür.
NARAM-SİN, Sargon'un
torunu ve Maniştuşu'nun oğludur. Mezopotamya tarihinde Sargon'dan daha büyük
bir üne sahiptir. Tanrısallık özellikleri ile simgelenmiştir ki bu ilk kez
olmaktadır. Bu gelenek, daha geç dönemde görülen tüm Ur III. Sülale Kralları
tarafından sürdürülmüştür. Sedir
Dağları'na ve Küçük Asya'ya seferler düzenlemiştir. Ur kentinde bulunan bir yazıt
Sedir Dağları'na yaptığı seferi anlatır. Kuzey Suriye'de yer alan Ebla kentini
M.Ö.2250 yılında tamamıyla tahrip eder. Ebla, bugünkü Tell Mardıkh'dir. 5 binden
fazla tabletin ele geçtiği arşiviyle ünlüdür. Sümer yazısı ile Samice yazılmışlardır.
Bundan dolayı tabletlerin Ebla dilinde olduğu söylenir. Kuzey Suriye ile
Filistin Bölgesini denetleyen bir kent durumundaki Ebla şehrine ait 6 kral
bilinmektedir.
Bunların
içinde Ebrum en önemlisidir. Bu kişi kuzeybatıya giden yolları korumak amacıyla
Tell Brak civarında kaleler inşa ettirmiştir. Bu kentin duvarlannda kullanılan
kerpiçler üzerinde kenti ele geçiren Naram-Sin'in adı basılmıştır. Naram-Sin,
Ebla kentinden sonra Ninive kentine de bir yazıt bırakır. Doğuda Susa'ya dek
ilerler. Zagros Dağlarında yaşayan halklar ile savaşır ve onları egemenliğine
alır. Susa'da diktirdiği stell ise "Naram Sin Steli" olarak bilinir.
Mezopotamya'nın çeşitli
yerlerinde Naram-Sin'e baş kaldıran güçler de olmuştur. Bu barbar kavimlerin Anadolu
üzerinden gelip Akkad Ülkesi' nin kuzeyini yağmaladıkları bilinmektedir. Naram-Sin
döneminden 1 veya 2 yy. sonra kaleme alınmış "Akkad Laneti" olarak
adlandırılan bir Sümer yazıtında, yöreye Gut ya da Guti adlı bir kavimin gelişi
anlatılır. Gutilerin saldırısı üzerine Naram Sin'in bölgeleri arasındaki ilişkiler
kesilmiş, tarım alanları tahrip edilmiş ve kentler yıkılmıştır. Akkad Ülkesi oturulamayacak
hale gelmiştir.
Rimuş ve Maniştuşu gibi Naram-Sin'in oğlu Şarkalişarri de bir suikast sonucu öldürülür. Bir omen textinde hizmetçiler tarafından tabletlerle öldürüldüğü söylenir.
AKKAD SERAMİĞİ
Genel
anlamda Akkad çanak çömleğinde:
- Silmeli çanak
çömlek (ribbed ware) : silrneler büyük depolama küplerinin omuzlarında veya
çanaklann ağız kenarlarında bulunmaktadır. Silmeler, ESD III sonundan itibaren
başlar.
- Büyük akıtacaklı
çanaklar,
- Meyvelikler,
- Dikine yerleştirilmiş
kulpları olan küpler görülür.
Kazıma bezeme
yaygın. Bu tarzda yapılmış daireler, aylar, noktalar ve meanderler söz konusudur.
Ayrıca tarak bezeme de görülmektedir.
Şarkalişarri'nin
dönemi Guti istilasının başladığı dönemdir. Bu tarihten (M.Ö.2230), M.Ö.2112'de
Ur III. Sülale'nin başlamasına dek olan döneme Guti Dönemi ya da Post
Akkad Dönemi denir.Sümer Kral Listesi içinde "kim
kraldır, kim değildir?" sorusu sorulduktan sonra 4 kral adı verilir:
- İgigi
- Naniyum
- İmi
- Elulu.
Bunlar 3 yıl hüküm sürdükten
sonra iki kral adı verilir:
- Dudu ve
- Şuturul (M.Ö.2150'de son).
Bunların dışmda
bu dönem hakkında fazla bilgi yok. Bazı bilimadamları Post Akkad Dönemi'ni M.Ö.2230
itibarıyla başlatmazlar. Onlara göre Akkad Dönemi Şuturul'un sonuna kadar
(M.Ö.2150) devam eder. Buna göre Post-Akkad Dönemde M.Ö. 2150'de başlayıp
M.Ö.2112 yılına dek sürer.
Post-Akkad, Lagaş'lı Gudea'nın
dönemine ait heykel ve mühürlerinin tarzını ayırmak için kullanılan bir terimdir.
Bu dönem, Gudea'nın ve bazı aile bireylerinin muhteşem heykelleri ve Gudea
stelleri ile karakterize olmuştur.
Akkad Dönemi'nde iki bölüm halinde
kompozisyonların işlendiği silindir mühürler, Post-Akkad Dönemi' nde 3 bölüm
haline gelir. Üçlü şablon, Gudea ve Ur lII.Sülale dönemlerinin simgesi haline
gelmiştir.
- Gudea,
- Ur-Ningirsu,
- Pirigme,
- Ur-Gar ve
- Nammahani. (Son iki kralın
kronolojik durumları belli değil.)
Sonra Guti
topluluğundan söz edilir. Gutilere ait 21 kraldan bahsedilir. Hepsinin adı
bilinmemektedir. Bir kaynağa göre Guti kralları toplam 91 yıl, başka bir kaynağa
göre 124 yıl hüküm sürmüşlerdir. Guti Dönemi'nden sonra M.Ö.2112)
Mezopotamya'da yeni bir dönem karşımıza çıkar : Yeni Sümer Dönemi (M.Ö. 2112
- 2004)
UR III. SÜLALE
Guti istilası
Akkad İmparatorluğu'nun sonunu noktalar. Daha sonra Gutiler bu yörelerden
çekilmek zorunda kalmışlardır. Sümer kültürü bu kez Ur III. Sülale denetimi altında
bir Rönesans Devri yaşamaya başlar. Bundan
dolayı söz konusu döneme Yeni Sümer Dönemi de denir. Mezopotamya'nın
Orta Tunç Çağının bir bölümünü kaplar.
Ur III. Sülale Dönemi'nde 5 adet
kralın yaklaşık 100 yıl saltanatta kaldığı bilinmektedir:
1. Ur-Nammu (M.Ö. 2112 -
2095) 18 yıl; oğlu
2. Şulgi (M.Ö. 2094 -
2047) 48 yıl; oğlu
3. Amar-Sirt (M.Ö. 2046-2038)
9 yıl; oğlu (Amar-Suen de denmektedir)
4. Şu-Sin (M.Ö. 2037 -
2029) 9 yıl; oğlu (Gimil-Sin denmektedir)
5. İbb-Sin (M.Ö. 2028 -
2004) 25 yıl.
İlk kral olan Ur-Nammu'nun adına ilk
kez, Ur'da bulunan Utuhegal Yazıtı'nda rastlanmaktadır. Ur valisi olarak söz
edilmektedir. Utuhegal'in ölümünden sonra kendini Ur Kralı ilan eder. 4.
saltanat yılından sonra ise kendisi için "Akkad ve Sümer Ülkelerinin Kralı"
ünvanını alır.
"Dört
Bölgenin Kralı" tanımını kullanmaz.Ur-Nammu'ya ait yapı kitabeleri başkent
Ur'da, Uruk'da, Nippur'da ve Eridu'da bulunmuştur. Rönesans Çağı'ndan bu kentler
de paylarını almışlardır. Ur-Nammu; tarımı ve ticareti geliştirmiş, kanallar
kazdırmış, deniz ticaretini imar ettirmiştir.
Nippur'da ele geçen Tummal yazıtında
belirtildiği gibi Ur-Nammu, Ur'daki Ekur'u yeniden İnşa ettirmiştir.
Ekur, Mezopotamya'nın Fırtına ve Gök Tanrısı Enlil'in kutsal tapınağıdır. Ur'da
ayrıca ünlü İnanna Zigguratı'nı da inşa ettirmiştir. Ur kentinin en görkemli
yapısıdır ve Ay Tanrısı Nanna'ya ithaf edilmiştir. Mezopotamya'nın en iyi
korunan zigguratlarından biridir. Temelde 60 X 45 m. boyutlarındadır. Üç katlıdır
olup ancak iki katı korunagelmiştir.
Birinci kata, terasa üç anıtsal
merdivenle ulaşılır. En üstte tanrıya adanan kutsal alan yer alır. Yapının çekirdek
kısmı, orta kısmı pişirilmeden kullanılan mühre halindeki kerpiç ile yapılmıştır.
Etrafındaki 2,5 m. genişliğindeki kısımda ise pişmiş tuğla kullanılmıştır. Üstte
tanrıya adanan kutsal alan yer alır. Yapının çekirdek kısmı, orta kısmı pişirilmeden
kullanılan mühre halindeki kerpiç ile yapılmıştır. Etrafındaki 2.5 m. genişliğindeki
kısımda ise pişmiş tuğla kullanılmıştır. Bunlar birbirlerine, bağlayıcı bir
madde olan bitümen (zift) ile birleştirilmişlerdir. Ziggurat etrafındaki basamaklarda belli aralıklarla
delikler açılmıştır. Buralara olasılıkla ağaçlar dikilmiş olmalıdır ve bu delikler sulama çukurlarıdır.
Ziggurat, etekleri ağaçlı bir dağ görünümündedir.
Ziggurat, "yüksek
olmak" anlamındaki Akkad sözcüğünden gelmedir. Kerpiç yapımı oldukları
için zigguratların çoğu akıp gitmiştir. Fonksiyonları ile görünümleri hakkında bilgi
veren yazılı kaynaklar çok az sayıdadır. Bir görüşe göre ziggurat, dikdörtgen
platforma sahip erken Mezopotamya tapınaklarından gelişmiştir.
Kazılmış en erken örneklerinden biri
Uruk Vl'daki Anu Zigguratıdır (M.Ö. 3500). "White Temple" olarak
adlandırılan zigguratta kutsal mekan en üstte yer alır. Ur Nammu'nun Ur'da inşa
ettirdiği örnek ise en iyi korunmuş olanıdır. Zigguratların
en parlak çağı Ur III. Sülale ile çakışır.
Diğer zigguratlar: Mari, Tell
al-Rimah ve Ashur'da bulunmaktadır. Ancak bunlar bağımsız yapılar değildir ve
daha alçak tapınak yapılarına bağlanmışlardır. Bu zigguratların üstlerinde
kutsal mekanların olup olmadığını bilmiyoruz. M.Ö.I.bin Assur tapınaklarında
daha küçük boyutlu zigguratlar büyük tapınaklara bağlanmıştır. (Ashur'daki Anu
- Adad Tapınağının ziggurata bağlanması gibi).
İnanna Zigguratının altında ele
geçen Cemdet Nasr Periyodu'nun özelliğindeki kerpiçler burada arkaik bir zigguratın
olduğunu gösterirler. Aynı yerde bulunan ve Eski Sülaleler Dönemine tarihlenen
planokonvex kerpiçler buranın Eski Sülaleler Dönemin'de de kullanıldığını
gösterirler. Sözü edilen yapı son olarak M.Ö.6.yy'da bir Babil kralı tarafından
onarılmış. Bu kralın bıraktığı çivi yazılı silindirler üzerinde son dönem onarımlar
anlatılmaktadır.
Ur-Nammu: Ur III.Sülale'nin
ilk kralıdır ve yapı faaliyetleri dışında bazı hukuk kuralları ve kanunları ile
de ünlüdür. Ebla dışında bulunan en eski hukuk sistemi bu krala aittir.
Şulgi: 48 yıllık
saltanatı ile bu hanedanlığın önemli bir kişisidir. Babil'e askeri seferler
yapmıştır. Elam ve Assur topraklarını ekonomik kontrolü altına almıştır. Ur III.
Sülale, binlerce yönetim dökümanı ile ünlüdür. Ur, Nippur, Tello, Umma ve
Eşnunna'dan çıkan yazılı kaynakların 25000'den fazlası basılmıştır ve bunların çoğunluğu
Şulgi dönemindeki bürokratik kontrolle ilintilidir. Naram-Sin'den Şulgi'ye dek
bütün krallar kendilerini tanrı olarak kabul ederler. Şulgi'nin bir tanrı gibi
kutsandığını ve törenler yapıldığını yazıtlardan biliyoruz.
(Üstünde hilal şekli barındıran, Kral Şulgi
tarafından Ur'daki ay tanrısının tapınağına adanmış yarım minalık ağırlık.
Gerçek ağırlığı 248 g. Louvre Müzesi.)
Amar-Sin de tanrılar gibi
kutsanmıştır. Yaptırdığı tapınakların kerpiçlerinde de adları geçer. En
önemlisi Eridu kentindeki zigguratta ele geçmiştir. Birçok omen tekstinde
Amar-Sin'in, giydiği ayakkabıdan öldüğü söylenmektedir.
Şu-Sin, gerek batıdan
gerekse doğudan gelen tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır. Yazıtlar, Zapşali
Ülkesi ve Su (Susa) Ülkesi'nde savaştığından söz ederler. Şu-Sin'in 4.
yılı "Martu duvarlarının inşa edildiği yıl" olarak adlandırılmıştır.
Bu duvarları "Tidnum'u uzakta tutmak" icin inşa etmişlerdir. Buna
göre Tidnum = bir nomadik Martu kabilesi = Amorit'tir. Bu
duvarlar yaklaşık 275km. uzunluğundaydı.
Sippar'dan başlayarak ülkeyi Dicle'ye doğru katederek Bağdat'ın kuzeybatısına uzanırdı.
Daha sonraki İbbi-Sin döneminde
babasının zamanındaki tehlikeler giderek artmıştır. İlk önceleri hem batıda hem
de doğuda zaferler kazandığını belirtmiştir. Hatta bir yıla "Martuların baş
eğdiği yıl" olarak ad verilmiştir. Susa'ya da başarılı seferler
gerçekleştirmiştir. Giderek büyüyen tehlike ve saldırıların yanı sıra doğa da
bu dönemde zarar verir bir hal almıştır. Su baskınları büyük tahribatlara sebep
olmuştur. O yılı da su baskınlarıyla adlandırmışlardır.
Çeşitli yerlerdeki bağımsız
yöneticilerin başkaldırılarıyla krallık gittikçe küçülmektedir. İbbi-sin'in 5.
veya 6. yılına ait tabletler, Ur kenti dışında hiçbir yerde ele geçmemiştir. Ur
III. Sülale'nin kapladığı geniş topraklar artık sadece Ur kent devleti ile
temsil edilmekteydi. İbbi-Sin'in de başarıları 6 yıl sürmüştür. Ur kentinin
sonu Elamlı halkların yaşadıkları dağlardan ovalara inip başkent Ur'u yağmalamaları
ve İbbi-Sin'i tutsak etmeleri ile olmuştur. Yağma olayının izleri Ur'daki kazılarla
ispatlanmıştır. Ur III. Sülale'ye ait birçok yapı yakılmış olarak ortaya çıkartılmıştır.
Ur'un tahribi ile Sümerli halkların Mezopotamya'da askeri ve politik
etkinliklerini sona erdirdiklerini görüyoruz. Bunun yanı sıra Sümer kültürü Mezopotamya'da
etkinliğini uzun yıllar gösterir.
Ur'un hem Elam hem de Amorit
tehlikeleri sonucunda M.Ö.2004'de yıkılmasıyla Sümer ve Akkad topraklarında, yani
batıda Akdeniz'e, doğuda Basra Körfezi'ne dek uzanan alanda, Larsa, İsin, Eşnunna
ve Mari gibi yeni kent devletleri kurulmuştur. Bunlarla çağdaş olarak da, Yukarı
Mezopotamya'da Assur, Aşağı Mezopotamya'da da Babil adını verdiğimiz iki büyük
devlet bulunmaktaydı. Dönem, Güney Mezopotamya'da İsin-Larsa Dönemi olarak anılmaktadır
(M.Ö. 2017-1794). İsin bağımsızlığını ilan eden ilk şehirdir. Kuzey
Mezopotamva'da ise aynı yıllar erken dönemde Eski Assur Periyodu, geç dönemde
Mari Çağı olarak adlandırılmaktadır.
UR III. SULALE
SONRASI / İSİN-LARSA DÖNEMİ
İsin I. Sülale:
İsin'de ele
geçen dökümanlara göre İbbi-Sin'in kuzey ordularından sorumlu İşbi-Erra kendi
hanedanlığını kurar. İsin I. Sülale olarak anılan sülale, M.Ö.2017-1794
yılları arasında başta kalır ve Ur, Eridu ve Uruk kentleri üzerinde otorite
gösterirler. Yeni başkent olan İsin, Nippur'un 30 km. güneyinde yer almaktadır.
Görünüm olarak ve yönetim politikası olarak Ur şehri takip edilmiştir.
Söz konusu dönemde Ur şehrinde bile
Akkad dili baskın olmasına rağmen İsin kralları resmi yazışmalarda ve okullarda
Sümer dili tercih edilmiştir. Sümer dili daha geç Babil okullarında kullanılmaya
devam etmekle birlikte İsin Sülalesi'nden sonra bir daha hiçbir hanedanlığın
resmi dili olmamıştır.
İşbi-Erra, Elamlarla baş ederek Orta
Babil bölgesi de dahil olmak üzere güneyin eski Sümer şehirlerini kontrol altına
alır. Oğlu Şu-İlişu, başa geçtiğinde Babil'de zenginlik ve barış dönemi başlamıştır.
Larsa Hanedanlığı:
M.Ö. 2025 ile 1763 yılları
arasında devam eden hanedanlığın kurucusu Naplanum' dur. Amorit kökenli
bir kral olan Gungunum'dan sonra Larsa'nın şansı değişir. İsin krallığından
ayrılır ve İran Körfezi ticaretinde söz sahibi olur. Günümüzedek uzanan arşivler
Ur ile Dilmun arasındaki deniz ticaretinden bahsederler. Gungunum ve iki ardılına
tarihlenen söz konusu dokümanlar, denizaşırı ticaretle aktif olarak ilgilenen
tüccarlardan "Dilmun yolcuları" olarak bahsederler.
Dilmun ticaretinin başlıca maddesi
büyük miktarlarda ithal edilen bakırdır. Yazılı kaynaklarda ayrıca fildişi, altın,
lapis lazuli, kıymetli taş boncuklar, inciler ve diğer lüks eşyalardan da söz
edilmektedir. Bu ticarette Dilmun aracıdır. Doğu İran, Magan ve Meluhha (Magan
ve Meluhha=güneydoğu Arabistan ve Hindu Vadisine kadar uzanan Makran kıyıları)
gibi bölgelerden aldığı maddeleri ve/veya ürünleri, "Dilmun yolcuları"na,
Babil'den gelen yağ, tahıl ve Kıymetli süsler
karşılığında
satmaktadır.
Larsa, Babilli Hammurabi'nin Larsa
kralı Rim-Sin'e karşı yaklaşık M.Ö. 1783'de, Mari'ye karşı da M.Ö. 1759'da zafer
kazanmasına dek güneyde en büyük güç olarak varlık gösterir.
İsin kentindeki son dönem kazıları
ile Akkad Dönemi'nde iskan gören yerleşim yerinin tarihinin Ubaid Dönemi'ne kadar
gidebileceği saptanmıştır. Kassit öncesi buluntuların en önemlisi, şehrin doğu
sektöründe yer alan bir cadde ve Eski Babil evleridir. Evlerin birinde, hazırlanmış
ve yazılmış tabletler ile yapılmış mühürler ele geçmiştir. Söz konusu ev, ya
genel arşivin bir bölümü ya da bir katibin evidir.
İsin'in kuzeydoğusunda
ise bir mezar ile içinde erken M.Ö.II.bin yıla tarihlendirilen tabletlerin
bulunduğu evler ortaya çıkartılmıştır. Larsa, Nippur ve Sippar'da da bu döneme
ait kalıntılar ele geçmiştir. Babil'de ise su seviyesinden dolayı yeni Babil
öncesine ait kalıntılar ortaya çıkartılmaktadır.
http://mezopotamya.tripod.com daki bilgilerin görsellerle desteklenerek güncelleştirilmiş hali
Nabonidus
Aralık 2014
Yorumlar