AKKAD DÖNEMİ



Sümer Kral Listesi'nde Uruk III. Sülalesin'den Akkad Sülalesi'ne geçiş şöyle açıklanır:
"Uruk mağlup edildi ve krallık Akkad'a taşındı" ve daha sonra kralların adları ile saltanat yılları verilir.

Bunlardan en önemli 5 kral şöyledir:

SIRA
İSİM
HÜKÜMRANLIK SÜRESİ
DÖNEMİ
1
SARGON
56 yıl
M.Ö. 2371 – 2316
2
RİMUŞ
9 yıl
M.Ö. 2315 – 2307
3
MANİŞTUŞU
15 yıl
M.Ö. 2306 – 2292
4
NARAMSİN
37 yıl
M.Ö. 2291 – 2255
5
ŞARKALİŞARRİ
25 yıl
M.Ö. 2254 – 2230


AKKAD ÜLKESİ:
Aşağı Mezopotamya'nın kuzeyidir. Buradaki halk, Akkad halkıdır. Dilleri Doğu Sami dilidir ve Akkatça olarak anılır. Akkad Krallığının başkenti henüz bulunamamıştır. Ancak araştırmacılar Babil'e yakın bir yerde olduğunu düşünmektedirler. 
Sami kralların Uruk III. Sülale sonrası Aşağı Mezopotamya'yı denetimleri altına almaları ile ilgili çok sayıda Eski Akkad yazıt ve krali metinler vardır. Eski Sülaleler Dönemi sonunda, Sami adları Sümer adlarına göre baskın olmaya başlar. Bu da Sami gücünün arttığını gösterir. Mezopotamya'da bu güç değişimi dilde ve siyasal denetimde farklılıklar oluşturmuş olmasına rağmen dinde, sanatta, yönetim şeklinde ve kanunlarda farklılıklar yoktur. 
SARGON diğer adıyla Şarrum-kin, Sami sülalesinin kurucusudur. Samiler çölden kuzeydoğudaki bereketli ovalara sürülmüşlerdir. Buradaki uygarlıklar içinde asimile edilmişlerdir. Hızlı bir şekilde Sümer kültürüne adapte olmuşlardır. 
Sümer Kral Listesi Sargon hakkında fazla açık değildir. Ya Sargon'un ya da babasının bahçıvan olduğu söylenir. Yeni Babil ve Yeni Assur dönemlerine ait yazıtlar üzerinde anlatılan bir öykü vardır; "Sargon Efsanesi" adını verdiğimiz bu öykü şöyledir: "Babasının kim olduğu bilinmemektedir. Annesi ise dönmedir. Annesi onu bebekken bir sepete koyarak nehre bırakır. Akki adlı biri tarafından nehirden alınır ve büyütülür. Bu kişi bahçıvanlık sanatını Sargon'a öğretir." 
Sümer Kral Listesi'nde, Sargon'un Ur-Zababa'ya hizmet ettiği yazılmaktadır. Ur-Zababa Sümer Kral Listesi'nde Kiş IV. Sülale'nin 2. kralı olarak geçer. Daha sonra Sargon, Ur- Zababa'nın hizmetinden ayrılır. Kendi başkentini ve krallığını kurar.
Sargon, Sümerleri yönettiği gibi Aşağı ve Yukarı Dağları, Deniz Ülkeleri'ni ve Dilmun'u da idare etmiştir. Dağlar: İran Dağları, Deniz Ülkeleri : İran Körfezi çevresindeki ülkelerdir.
Sargon'un dönemine ait yazıtlarda Sargon'un faaliyetlerinden açıkça söz edilir. Kendi şehri Akkad'dan yola çıkıp Uruk kentine saldırmış Lugalzagesi'yi tahtından indirmiştir. Akkad Sülalesi'nden hemen sonraya ait bir yazıtta olaydan şu şekilde söz edilir: "Uruk'u mağlup etti, duvarlarını yıktı, Uruk ile yapılan savaşta o muzafferdi. Lugalzagesi'yi esir aldı. Boynuna köpek tasması bağlayıp Tanrı Enlil'in kapısına götürdü." 
Yazıtta geçen Enlil Kapısı, Lugalzagesi'ye ait olan kutsal Nippur kentindeki Sümer tanrısı Enlil'in tapınağı olmalıdır. Lugalzagesi'nin yakalanarak Enlil'e sunulması egemenliğin Akkad'a geçtiğini gösterir. Nitekim tapınakta yer alan heykel yazıtı Sümerce değildir. Akkatça yazılmıştır. Sargon, Sümer ve Akkad ülkelerindeki egemenliğini sağlamlaştırdıktan sonra batıdaki Amurru, doğudaki Elam ve kuzeydeki Subartu ülkelerine karşı eylemlere girişir. Yaptığı 34 seferde de başarılı gösterilmiştir.
- Babil'in 200 km. kuzeyindeki Tuttul (Hit) kentine de sefer yaparak Batı Samilerinin baştanrısı  Dagan'a burada dua etmiştir. Dagan, Man kenti de dahil olmak üzere Yukarı Bölge'yi, Sedir Ormanları'nı ve Gümüş Dağları'nı bağışlamıştır.
Sedir Ormanları = Amanus veya Lübnan Dağları
Gümüþ Dağları = Toroslar
- Puruşhanda'daki Mezopotamyalı ticaret kolonisini yerel krala karşı korumak için Anadolu'ya bir sefer düzenlemiştir. Mezopotamya ile Anadolu arasındaki ticaret ilişkilerinin tohumunun atıldığı dönemdir.
- Sargon, Dilmun'dan diğer ülkelere deniz seferleri yapmıştır. Deniz taşımacılığını, Basra Körfezi'nde egemenliği altına almıştır.







Sargon'un oğulları Rimuş ve Maniştuşu onun yerine geçmiştir. Maniştuşu, kendisine bırakılan tüm topraklar üzerinde isyanlar olduğunu, Aşağı Deniz'e gemilerle seferler düzenlediğini söyler. Her iki oğul da isyanlar sonucu öldürülür.

NARAM-SİN, Sargon'un torunu ve Maniştuşu'nun oğludur. Mezopotamya tarihinde Sargon'dan daha büyük bir üne sahiptir. Tanrısallık özellikleri ile simgelenmiştir ki bu ilk kez olmaktadır. Bu gelenek, daha geç dönemde görülen tüm Ur III. Sülale Kralları tarafından sürdürülmüştür. Sedir Dağları'na ve Küçük Asya'ya seferler düzenlemiştir. Ur kentinde bulunan bir yazıt Sedir Dağları'na yaptığı seferi anlatır. Kuzey Suriye'de yer alan Ebla kentini M.Ö.2250 yılında tamamıyla tahrip eder. Ebla, bugünkü Tell Mardıkh'dir. 5 binden fazla tabletin ele geçtiği arşiviyle ünlüdür. Sümer yazısı ile Samice yazılmışlardır. Bundan dolayı tabletlerin Ebla dilinde olduğu söylenir. Kuzey Suriye ile Filistin Bölgesini denetleyen bir kent durumundaki Ebla şehrine ait 6 kral bilinmektedir. 

Bunların içinde Ebrum en önemlisidir. Bu kişi kuzeybatıya giden yolları korumak amacıyla Tell Brak civarında kaleler inşa ettirmiştir. Bu kentin duvarlannda kullanılan kerpiçler üzerinde kenti ele geçiren Naram-Sin'in adı basılmıştır. Naram-Sin, Ebla kentinden sonra Ninive kentine de bir yazıt bırakır. Doğuda Susa'ya dek ilerler. Zagros Dağlarında yaşayan halklar ile savaşır ve onları egemenliğine alır. Susa'da diktirdiği stell ise "Naram Sin Steli" olarak bilinir. Mezopotamya'nın çeşitli yerlerinde Naram-Sin'e baş kaldıran güçler de olmuştur. Bu barbar kavimlerin Anadolu üzerinden gelip Akkad Ülkesi' nin kuzeyini yağmaladıkları bilinmektedir. Naram-Sin döneminden 1 veya 2 yy. sonra kaleme alınmış "Akkad Laneti" olarak adlandırılan bir Sümer yazıtında, yöreye Gut ya da Guti adlı bir kavimin gelişi anlatılır. Gutilerin saldırısı üzerine Naram Sin'in bölgeleri arasındaki ilişkiler kesilmiş, tarım alanları tahrip edilmiş ve kentler yıkılmıştır. Akkad Ülkesi oturulamayacak hale gelmiştir. 






Naram-Sin'den sonra başa geçen oğlu Şarkalişarri zamanında yine Gut kavmine karşı seferler düzenlendiği biliniyor. Bu krala ait yıllardan birinin adı "Gutilere sefer yapılan yıl" olarak adlandırıldığını görüyoruz. 
Rimuş ve Maniştuşu gibi Naram-Sin'in oğlu Şarkalişarri de bir suikast sonucu öldürülür. Bir omen textinde hizmetçiler tarafından tabletlerle öldürüldüğü söylenir.
AKKAD SERAMİĞİ
Genel anlamda Akkad çanak çömleğinde:
- Silmeli çanak çömlek (ribbed ware) : silrneler büyük depolama küplerinin omuzlarında veya çanaklann ağız kenarlarında bulunmaktadır. Silmeler, ESD III sonundan itibaren başlar.
- Büyük akıtacaklı çanaklar,
- Meyvelikler,
- Dikine yerleştirilmiş kulpları olan küpler görülür.
Kazıma bezeme yaygın. Bu tarzda yapılmış daireler, aylar, noktalar ve meanderler söz konusudur. Ayrıca tarak bezeme de görülmektedir.
Şarkalişarri'nin dönemi Guti istilasının başladığı dönemdir. Bu tarihten (M.Ö.2230), M.Ö.2112'de Ur III. Sülale'nin başlamasına dek olan döneme Guti Dönemi ya da Post Akkad Dönemi denir.Sümer Kral Listesi içinde "kim kraldır, kim değildir?" sorusu sorulduktan sonra 4 kral adı verilir:
- İgigi
- Naniyum
- İmi
- Elulu.
Bunlar 3 yıl hüküm sürdükten sonra iki kral adı verilir:
- Dudu ve
- Şuturul (M.Ö.2150'de son).
Bunların dışmda bu dönem hakkında fazla bilgi yok. Bazı bilimadamları Post Akkad Dönemi'ni M.Ö.2230 itibarıyla başlatmazlar. Onlara göre Akkad Dönemi Şuturul'un sonuna kadar (M.Ö.2150) devam eder. Buna göre Post-Akkad Dönemde M.Ö. 2150'de başlayıp M.Ö.2112 yılına dek sürer.
Post-Akkad, Lagaş'lı Gudea'nın dönemine ait heykel ve mühürlerinin tarzını ayırmak için kullanılan bir terimdir. Bu dönem, Gudea'nın ve bazı aile bireylerinin muhteşem heykelleri ve Gudea stelleri ile karakterize olmuştur.
Akkad Dönemi'nde iki bölüm halinde kompozisyonların işlendiği silindir mühürler, Post-Akkad Dönemi' nde 3 bölüm haline gelir. Üçlü şablon, Gudea ve Ur lII.Sülale dönemlerinin simgesi haline gelmiştir.
- Gudea,
- Ur-Ningirsu,
- Pirigme,
- Ur-Gar ve
- Nammahani. (Son iki kralın kronolojik durumları belli değil.)
Sonra Guti topluluğundan söz edilir. Gutilere ait 21 kraldan bahsedilir. Hepsinin adı bilinmemektedir. Bir kaynağa göre Guti kralları toplam 91 yıl, başka bir kaynağa göre 124 yıl hüküm sürmüşlerdir. Guti Dönemi'nden sonra M.Ö.2112) Mezopotamya'da yeni bir dönem karşımıza çıkar : Yeni Sümer Dönemi (M.Ö. 2112 - 2004)

UR III. SÜLALE
Guti istilası Akkad İmparatorluğu'nun sonunu noktalar. Daha sonra Gutiler bu yörelerden çekilmek zorunda kalmışlardır. Sümer kültürü bu kez Ur III. Sülale denetimi altında bir Rönesans Devri  yaşamaya başlar. Bundan dolayı söz konusu döneme Yeni Sümer Dönemi de denir. Mezopotamya'nın Orta Tunç Çağının bir bölümünü kaplar.
Ur III. Sülale Dönemi'nde 5 adet kralın yaklaşık 100 yıl saltanatta kaldığı bilinmektedir:
1. Ur-Nammu (M.Ö. 2112 - 2095) 18 yıl; oğlu
2. Şulgi (M.Ö. 2094 - 2047) 48 yıl; oğlu
3. Amar-Sirt (M.Ö. 2046-2038) 9 yıl; oğlu (Amar-Suen de denmektedir)
4. Şu-Sin (M.Ö. 2037 - 2029) 9 yıl; oğlu (Gimil-Sin denmektedir)
5. İbb-Sin (M.Ö. 2028 - 2004) 25 yıl.
İlk kral olan Ur-Nammu'nun adına ilk kez, Ur'da bulunan Utuhegal Yazıtı'nda rastlanmaktadır. Ur valisi olarak söz edilmektedir. Utuhegal'in ölümünden sonra kendini Ur Kralı ilan eder. 4. saltanat yılından sonra ise kendisi için "Akkad ve Sümer Ülkelerinin Kralı" ünvanını alır.
"Dört Bölgenin Kralı" tanımını kullanmaz.Ur-Nammu'ya ait yapı kitabeleri başkent Ur'da, Uruk'da, Nippur'da ve Eridu'da bulunmuştur. Rönesans Çağı'ndan bu kentler de paylarını almışlardır. Ur-Nammu; tarımı ve ticareti geliştirmiş, kanallar kazdırmış, deniz ticaretini imar ettirmiştir.
Nippur'da ele geçen Tummal yazıtında belirtildiği gibi Ur-Nammu, Ur'daki Ekur'u yeniden İnşa ettirmiştir. Ekur, Mezopotamya'nın Fırtına ve Gök Tanrısı Enlil'in kutsal tapınağıdır. Ur'da ayrıca ünlü İnanna Zigguratı'nı da inşa ettirmiştir. Ur kentinin en görkemli yapısıdır ve Ay Tanrısı Nanna'ya ithaf edilmiştir. Mezopotamya'nın en iyi korunan zigguratlarından biridir. Temelde 60 X 45 m. boyutlarındadır. Üç katlıdır olup ancak iki katı korunagelmiştir.
Birinci kata, terasa üç anıtsal merdivenle ulaşılır. En üstte tanrıya adanan kutsal alan yer alır. Yapının çekirdek kısmı, orta kısmı pişirilmeden kullanılan mühre halindeki kerpiç ile yapılmıştır. Etrafındaki 2,5 m. genişliğindeki kısımda ise pişmiş tuğla kullanılmıştır. Üstte tanrıya adanan kutsal alan yer alır. Yapının çekirdek kısmı, orta kısmı pişirilmeden kullanılan mühre halindeki kerpiç ile yapılmıştır. Etrafındaki 2.5 m. genişliğindeki kısımda ise pişmiş tuğla kullanılmıştır. Bunlar birbirlerine, bağlayıcı bir madde olan bitümen (zift) ile birleştirilmişlerdir. Ziggurat etrafındaki basamaklarda belli aralıklarla delikler açılmıştır. Buralara olasılıkla ağaçlar dikilmiş olmalıdır ve bu delikler sulama çukurlarıdır. Ziggurat, etekleri ağaçlı bir dağ görünümündedir.
Ziggurat, "yüksek olmak" anlamındaki Akkad sözcüğünden gelmedir. Kerpiç yapımı oldukları için zigguratların çoğu akıp gitmiştir. Fonksiyonları ile görünümleri hakkında bilgi veren yazılı kaynaklar çok az sayıdadır. Bir görüşe göre ziggurat, dikdörtgen platforma sahip erken Mezopotamya tapınaklarından gelişmiştir.
Kazılmış en erken örneklerinden biri Uruk Vl'daki Anu Zigguratıdır (M.Ö. 3500). "White Temple" olarak adlandırılan zigguratta kutsal mekan en üstte yer alır. Ur Nammu'nun Ur'da inşa ettirdiği örnek ise en iyi korunmuş olanıdır. Zigguratların en parlak çağı Ur III. Sülale ile çakışır.
Diğer zigguratlar: Mari, Tell al-Rimah ve Ashur'da bulunmaktadır. Ancak bunlar bağımsız yapılar değildir ve daha alçak tapınak yapılarına bağlanmışlardır. Bu zigguratların üstlerinde kutsal mekanların olup olmadığını bilmiyoruz. M.Ö.I.bin Assur tapınaklarında daha küçük boyutlu zigguratlar büyük tapınaklara bağlanmıştır. (Ashur'daki Anu - Adad Tapınağının ziggurata bağlanması gibi).
İnanna Zigguratının altında ele geçen Cemdet Nasr Periyodu'nun özelliğindeki kerpiçler burada arkaik bir zigguratın olduğunu gösterirler. Aynı yerde bulunan ve Eski Sülaleler Dönemine tarihlenen planokonvex kerpiçler buranın Eski Sülaleler Dönemin'de de kullanıldığını gösterirler. Sözü edilen yapı son olarak M.Ö.6.yy'da bir Babil kralı tarafından onarılmış. Bu kralın bıraktığı çivi yazılı silindirler üzerinde son dönem onarımlar anlatılmaktadır.
Ur-Nammu: Ur III.Sülale'nin ilk kralıdır ve yapı faaliyetleri dışında bazı hukuk kuralları ve kanunları ile de ünlüdür. Ebla dışında bulunan en eski hukuk sistemi bu krala aittir.

Şulgi: 48 yıllık saltanatı ile bu hanedanlığın önemli bir kişisidir. Babil'e askeri seferler yapmıştır. Elam ve Assur topraklarını ekonomik kontrolü altına almıştır. Ur III. Sülale, binlerce yönetim dökümanı ile ünlüdür. Ur, Nippur, Tello, Umma ve Eşnunna'dan çıkan yazılı kaynakların 25000'den fazlası basılmıştır ve bunların çoğunluğu Şulgi dönemindeki bürokratik kontrolle ilintilidir. Naram-Sin'den Şulgi'ye dek bütün krallar kendilerini tanrı olarak kabul ederler. Şulgi'nin bir tanrı gibi kutsandığını ve törenler yapıldığını yazıtlardan biliyoruz.
(Üstünde hilal şekli barındıran, Kral Şulgi tarafından Ur'daki ay tanrısının tapınağına adanmış yarım minalık ağırlık. Gerçek ağırlığı 248 g. Louvre Müzesi.)


Amar-Sin de tanrılar gibi kutsanmıştır. Yaptırdığı tapınakların kerpiçlerinde de adları geçer. En önemlisi Eridu kentindeki zigguratta ele geçmiştir. Birçok omen tekstinde Amar-Sin'in, giydiği ayakkabıdan öldüğü söylenmektedir.
Şu-Sin, gerek batıdan gerekse doğudan gelen tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır. Yazıtlar, Zapşali Ülkesi ve Su (Susa) Ülkesi'nde savaştığından söz ederler. Şu-Sin'in 4. yılı "Martu duvarlarının inşa edildiği yıl" olarak adlandırılmıştır. Bu duvarları "Tidnum'u uzakta tutmak" icin inşa etmişlerdir. Buna göre Tidnum = bir nomadik Martu kabilesi = Amorit'tir. Bu duvarlar yaklaşık 275km. uzunluğundaydı. Sippar'dan başlayarak ülkeyi Dicle'ye doğru katederek Bağdat'ın kuzeybatısına uzanırdı.
Daha sonraki İbbi-Sin döneminde babasının zamanındaki tehlikeler giderek artmıştır. İlk önceleri hem batıda hem de doğuda zaferler kazandığını belirtmiştir. Hatta bir yıla "Martuların baş eğdiği yıl" olarak ad verilmiştir. Susa'ya da başarılı seferler gerçekleştirmiştir. Giderek büyüyen tehlike ve saldırıların yanı sıra doğa da bu dönemde zarar verir bir hal almıştır. Su baskınları büyük tahribatlara sebep olmuştur. O yılı da su baskınlarıyla adlandırmışlardır.
Çeşitli yerlerdeki bağımsız yöneticilerin başkaldırılarıyla krallık gittikçe küçülmektedir. İbbi-sin'in 5. veya 6. yılına ait tabletler, Ur kenti dışında hiçbir yerde ele geçmemiştir. Ur III. Sülale'nin kapladığı geniş topraklar artık sadece Ur kent devleti ile temsil edilmekteydi. İbbi-Sin'in de başarıları 6 yıl sürmüştür. Ur kentinin sonu Elamlı halkların yaşadıkları dağlardan ovalara inip başkent Ur'u yağmalamaları ve İbbi-Sin'i tutsak etmeleri ile olmuştur. Yağma olayının izleri Ur'daki kazılarla ispatlanmıştır. Ur III. Sülale'ye ait birçok yapı yakılmış olarak ortaya çıkartılmıştır. Ur'un tahribi ile Sümerli halkların Mezopotamya'da askeri ve politik etkinliklerini sona erdirdiklerini görüyoruz. Bunun yanı sıra Sümer kültürü Mezopotamya'da etkinliğini uzun yıllar gösterir.
Ur'un hem Elam hem de Amorit tehlikeleri sonucunda M.Ö.2004'de yıkılmasıyla Sümer ve Akkad topraklarında, yani batıda Akdeniz'e, doğuda Basra Körfezi'ne dek uzanan alanda, Larsa, İsin, Eşnunna ve Mari gibi yeni kent devletleri kurulmuştur. Bunlarla çağdaş olarak da, Yukarı Mezopotamya'da Assur, Aşağı Mezopotamya'da da Babil adını verdiğimiz iki büyük devlet bulunmaktaydı. Dönem, Güney Mezopotamya'da İsin-Larsa Dönemi olarak anılmaktadır (M.Ö. 2017-1794). İsin bağımsızlığını ilan eden ilk şehirdir. Kuzey Mezopotamva'da ise aynı yıllar erken dönemde Eski Assur Periyodu, geç dönemde Mari Çağı olarak adlandırılmaktadır.

UR III. SULALE SONRASI / İSİN-LARSA DÖNEMİ

İsin I. Sülale:
İsin'de ele geçen dökümanlara göre İbbi-Sin'in kuzey ordularından sorumlu İşbi-Erra kendi hanedanlığını kurar. İsin I. Sülale olarak anılan sülale, M.Ö.2017-1794 yılları arasında başta kalır ve Ur, Eridu ve Uruk kentleri üzerinde otorite gösterirler. Yeni başkent olan İsin, Nippur'un 30 km. güneyinde yer almaktadır. Görünüm olarak ve yönetim politikası olarak Ur şehri takip edilmiştir.
Söz konusu dönemde Ur şehrinde bile Akkad dili baskın olmasına rağmen İsin kralları resmi yazışmalarda ve okullarda Sümer dili tercih edilmiştir. Sümer dili daha geç Babil okullarında kullanılmaya devam etmekle birlikte İsin Sülalesi'nden sonra bir daha hiçbir hanedanlığın resmi dili olmamıştır.
İşbi-Erra, Elamlarla baş ederek Orta Babil bölgesi de dahil olmak üzere güneyin eski Sümer şehirlerini kontrol altına alır. Oğlu Şu-İlişu, başa geçtiğinde Babil'de zenginlik ve barış dönemi başlamıştır.
Larsa Hanedanlığı:
M.Ö. 2025 ile 1763 yılları arasında devam eden hanedanlığın kurucusu Naplanum' dur. Amorit kökenli bir kral olan Gungunum'dan sonra Larsa'nın şansı değişir. İsin krallığından ayrılır ve İran Körfezi ticaretinde söz sahibi olur. Günümüzedek uzanan arşivler Ur ile Dilmun arasındaki deniz ticaretinden bahsederler. Gungunum ve iki ardılına tarihlenen söz konusu dokümanlar, denizaşırı ticaretle aktif olarak ilgilenen tüccarlardan "Dilmun yolcuları" olarak bahsederler.
Dilmun ticaretinin başlıca maddesi büyük miktarlarda ithal edilen bakırdır. Yazılı kaynaklarda ayrıca fildişi, altın, lapis lazuli, kıymetli taş boncuklar, inciler ve diğer lüks eşyalardan da söz edilmektedir. Bu ticarette Dilmun aracıdır. Doğu İran, Magan ve Meluhha (Magan ve Meluhha=güneydoğu Arabistan ve Hindu Vadisine kadar uzanan Makran kıyıları) gibi bölgelerden aldığı maddeleri ve/veya ürünleri, "Dilmun yolcuları"na, Babil'den gelen yağ, tahıl ve Kıymetli süsler
karşılığında satmaktadır.
Larsa, Babilli Hammurabi'nin Larsa kralı Rim-Sin'e karşı yaklaşık M.Ö. 1783'de, Mari'ye karşı da M.Ö. 1759'da zafer kazanmasına dek güneyde en büyük güç olarak varlık gösterir.
İsin kentindeki son dönem kazıları ile Akkad Dönemi'nde iskan gören yerleşim yerinin tarihinin Ubaid Dönemi'ne kadar gidebileceği saptanmıştır. Kassit öncesi buluntuların en önemlisi, şehrin doğu sektöründe yer alan bir cadde ve Eski Babil evleridir. Evlerin birinde, hazırlanmış ve yazılmış tabletler ile yapılmış mühürler ele geçmiştir. Söz konusu ev, ya genel arşivin bir bölümü ya da bir katibin evidir.
İsin'in kuzeydoğusunda ise bir mezar ile içinde erken M.Ö.II.bin yıla tarihlendirilen tabletlerin bulunduğu evler ortaya çıkartılmıştır. Larsa, Nippur ve Sippar'da da bu döneme ait kalıntılar ele geçmiştir. Babil'de ise su seviyesinden dolayı yeni Babil öncesine ait kalıntılar ortaya çıkartılmaktadır.


KAYNAK:
http://mezopotamya.tripod.com daki bilgilerin görsellerle desteklenerek güncelleştirilmiş hali


Nabonidus
Aralık 2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLUDA TARİH ÖNCESİ VE TARİHİ ÇAĞLAR

İLK HUKUK KANUNLARI

MANAZAN KAYA YERLEŞİMİ VE KADIN CESEDİ